Kitap İncelemesi : Travmaya İlişkin Psikanalitik Bir Anlayış
- Sonsuz Travma

- 4 Haz
- 4 dakikada okunur
Travma Sonrası Zihinsel İşlevsellik, Sıfır Süreci ve Gerçekliğin İnşası
A Psychoanalytic Understanding of Trauma: Post-Traumatic Mental Functioning, the Zero Process, and the Construction of Reality
Yazar : Joseph Fernando
Yayın Yılı : 2022
Kitap kapsamında travmaya psikoanalitik yaklaşım hazırlanmış podcaste aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Genel Bakış: Joseph Fernando'nun bu kitabı, travma ve travma sonrası zihinsel işleyişin doğasına dair, "sıfır süreç" (zero process) kavramına dayanan yeni, kapsamlı ve klinik olarak faydalı bir teori sunmaktadır. Kitap, Freud'un kavramları ve teorileri üzerine inşa edilerek, travmatik zihnin nasıl işlediğine dair daha derin bir anlayış sunmayı amaçlamaktadır. Fernando, travmatik fenomenlere yeni bir ışık tutarak, terapötik tedavileri için yeni yönler sağlamaktadır. Kitap, hem teorik hem de klinik olarak ikna edici bir katkı olarak değerlendirilmektedir.
Ana Temalar :
Sıfır Süreç (Zero Process) Kavramı:
Fernando'nun çalışmasının merkezinde yer alan en özgün katkı, "sıfır süreç" kavramıdır. Bu kavram, travma sırasında gerçekliğin olağan inşasının parçalanmasından sonra geriye kalan zihinsel işleyiş biçimini ifade eder.
Salman Akhtar, sıfır süreci "gerçekliğin olağan inşasının parçalanmasından sonra geriye kalan zihinsel işleyişi belirtir" şeklinde tanımlayarak bu kavramın önemini vurgulamıştır.
Sıfır süreç, Freud'un birincil süreç (dürtüler ve duygularla ilişkili işleyiş biçimi) ve ikincil süreç (daha rasyonel, gerçekliğe yönelik ego işleyişi) fikirlerinin yerine geçmez; aksine, zihnin her iki tür işleyişini de içerecek şekilde genişletir, bunların nasıl farklılaştığını belirler ve gerektirdikleri farklı terapötik teknikleri inceler.
Sıfır süreç, zamanla ilişkisi, ilişkili olduğu bellek türü, sembolizasyon süreci ve gerçekliğin inşasıyla bağlantısı bağlamında tartışılır.
Kitabın giriş bölümünde belirtildiği gibi, sıfır süreç, "gerçekliğin düzenli, günlük inşasının travma sırasında çökmesinden sonra geriye kalan zihinsel işleyiş biçimi" olarak tanıtılır.
Sıfır sürecin temel bir yönü, post-travmatik durumların "şimdiki bir anın veya anlar dizisinin donup kalması, böylece kalıcı bir şimdiki zaman olarak yaşamaları"dır. Bu, birincil sürecin zaman algısından farklıdır; birincil süreçte "çok daha fazlası vardır".
Travmatik Süreç:
Travma, "hazırlıksızlık ve ezilme" durumuyla başlar. Bu, kişinin savunmasız olduğu ve olayla başa çıkma yeteneğinin yetersiz kaldığı anı ifade eder.
Travma, ego fonksiyonlarının (bellek, entegrasyon, vb.) bozulmasıyla ilişkilidir. Fernando, bu bozulmanın sıfır sürece yol açtığını öne sürer.
Travmatik deneyimler, "bitmemiş, çözülmemiş" kalırlar ve "sürekli tekrar başlama ihtiyacına neden olurlar" (Pierre Janet'ten alıntı). Bu, travma ve sıfır sürecin temel teorisini oluşturur.
Travma, "gerçekliğin sağlıklı inşası travmatik olaylar tarafından yıkıma uğradığında zihinsel işleyişin derinden etkilendiği" bir durumdur.
Sıfır Süreç Sürücüsü ve Savunmaları:
Sıfır süreç anılarının en dikkat çekici özelliklerinden biri, "acil bir şimdiki deneyim olarak fiiliyata geçme itici gücüdür". Fernando bunu "sıfır süreç sürücüsü" (zero process drive) olarak adlandırır.
Sıfır süreç sürücüsü, "henüz tam olarak oluşmamış deneyim tarafından desteklenir ve bu deneyim tam olarak oluşmaya ve gerçek olmaya çalışır".
Bu sürücü, kişinin mantığına, sağlığına ve hatta korkularına karşı "baskın çıkan itici bir güç" olarak kendini gösterebilir (Romeo Dallaire'nin soykırım tanıklığı örneğinde olduğu gibi).
Sıfır süreç savunmaları, "kişinin travma sırasında pasif olarak katlandığına benzer ve genellikle bunlara dayanan durumları, çeşitli fonksiyonları kapatarak aktif olarak ürettiği" durumlardır. Örneğin, travma sırasında yaşanan uyuşukluk hissinin daha sonra bilinçsizce çeşitli durumlarda tekrar üretilmesi.
Dissosiyasyon, "travmayla zihinlerde en yakından ilişkili savunma manevrası" olarak ele alınır. Fernando, "travmatik sürecin bir parçası olarak meydana gelen entegre edici ve ayırt edici fonksiyonların kaybını birincil dissosiyasyon" ve "bu fonksiyonların savunma amaçlı aktif olarak kapatılmasını ikincil dissosiyasyon" olarak adlandırır.
Kimlik bölünmesi (identity splitting), sıfır süreç malzemesinin bütünleşmemesinden kaynaklanan temel dissosiyasyon üzerine binen "kısmen nötralize edilmiş saldırganlık" kullanılarak oluşturulan bir karşı güç savunmasıdır.
Sıfır Süreç ve Bellek:
Fernando, farklı bellek biçimlerinin kavramsallaştırılmasının "uzun bir geçmişi" olduğunu belirtir.
Travma, belek üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Travmatik anılar genellikle "donmuş bir şimdiki zaman" olarak yaşanır ve olağan anlatısal bellek sistemlerine entegre edilemezler.
H.M. vakası gibi örnekler, farklı bellek sistemlerinin (episodik, duygusal/koşullu, prosedürel, semantik, örtük) varlığını ve travmanın bu sistemleri nasıl etkilediğini göstermek için kullanılır.
Sıfır süreç anıları "bir zamanlar gerçekti, ancak şimdi gerçek değil" olarak işlenmek yerine, "bir zamanlar gerçekti, şimdi de gerçek" olarak deneyimlenirler.
Sıfır Süreç ve Gerçekliğin İnşası:
Travma, "gerçekliğin sağlıklı inşasını" bozar. Sıfır süreç, bu bozulmanın bir sonucudur.
Sıfır süreç, "içsel psişik gerçekliğin bir parçası, ama yine de dışsal gerçekliğin bir parçası gibi davranan ve yaşanan anlık deneyim" hibrit bir fenomendir.
Travma sonrası hemen oluşan, travmanın neden olduğu, ne anlama geldiği gibi teoriler, "kişinin hayatı boyunca muazzam bir etkiye" sahiptir ve "sürekli aktif olan travmatik sıfır süreç gerçeğiyle ilişkili oldukları için" güçlerini korurlar.
Sıfır Süreç Nesneleri ve İçsel Dünya:
Sıfır süreç nesneleri, "insan nesnelerinin iç dünyasının inşasında merkezi bir rol" oynar.
İçsel nesneler ve içsel nesne dünyası, "şimdiki bir deneyim hissi ve kişinin davranışından bağımsız olarak hareket eden bir şey olarak bir eylem hissi" veren, sıfır süreç anıları ve içinde bulunan sıfır süreç dürtüleridir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu (DID), içsel nesneler ve sıfır süreç nesneleri bağlamında incelenir. DID'de alterler, "kişinin bir araya getirilmemiş kısımlarında şimdi yansıyan, farklı dış travmatik deneyimlerin bir araya getirilmemesine" dayanır.
Borderline Bozuklukları ve Travma:
Fernando, borderline bozuklukları (BPD) ile travma sonrası durumlar arasında net bir ayrım yapılması gerektiğini savunur.
"BPD, kişinin işleyişinin önemli kısımlarının birincil süreç tarafından işgalini içerirken, DID, kişinin işleyişinin önemli kısımlarının sıfır süreç tarafından işgalini içerir."
Borderline bölünmesi, "aşk ve nefret gibi farklı duygusal eğilimlerin bütünleşmemesine" dayanırken, DID'deki dissosiye olmuş alterler, "bir deneyimin çeşitli yönleri arasında entegrasyon eksikliğine" dayanır.
Fernando, travmanın "borderline bozukluklarının merkezi nedeni olmadığını" ve borderline bozukluklarındaki temel özelliğin, kişinin kendisinde ve başkalarında libidinal yatırımını istikrara kavuşturma zorluğu olduğunu öne sürer. Bu zorluğun nedenleri hem kalıtım hem de belirli türden gelişimsel müdahale ve travmalardır.
Travma Sonrası Durumları Analiz Etmek:
Travma tedavisinde, "sıfır süreci kendi terimleriyle ele almak" önemlidir. Bu, hastanın travmatik deneyimlerini bir gerçeklik olarak kabul etmeyi içerir.
Dissosiyatif kimlik bozukluğu (DID) tedavisindeki yaklaşımlar (alterleri gerçeklik olarak ele almak, onlarla ayrı ayrı ve birlikte konuşmak), sıfır süreç belirtileri ve yapılarına daha genel olarak uygulanabilir.
Psikanalitik yöntem, "zihnin derin ve geniş kapsamlı bir görünümüne" izin verir ve travma modellerini geliştirmede yardımcı olur. Ancak, travmayla klinik olarak ilgilenmede hem kullanışlılıkları hem de sorunlulukları vardır.
Terapeistler, travma hastalarının deneyimlerine karşı "karşı direnç" gösterebilirler, çünkü bu deneyimler kendi bölünmüş kısımlarıyla rezonansa girebilir.
Sonuç:
Joseph Fernando'nun "Travmanın Psikanalitik Anlaşılması", travma alanına "sıfır süreç" adı verilen orijinal bir kavramı tanıtan önemli bir çalışmadır. Bu kavram, travmatik zihinsel işleyişin benzersiz doğasını (özellikle zamanın donmuş algısı ve deneyimlerin acil gerçekliği) açıklamak için kullanılır. Kitap, sıfır sürecin bellek, savunmalar (dissosiyasyon, kimlik bölünmesi), gerçekliğin inşası ve içsel nesne dünyasıyla ilişkisini ayrıntılı olarak inceler. Ayrıca, sıfır süreci birincil süreç ve ikincil süreçten ayırt ederek, borderline bozuklukları ve dissosiyatif kimlik bozukluğu gibi farklı psikopatolojilere yeni bir bakış açısı sunar. Fernando, travmanın borderline bozukluklarının tek veya merkezi nedeni olmadığını vurgular. Kitap, klinik örneklerle desteklenerek, sıfır süreç teorisinin travma hastalarıyla terapötik çalışmalarda nasıl uygulanabileceğine dair içgörüler sunar. Genel olarak, bu eser, travmanın psikanalitik anlayışını derinleştiren ve travma araştırmaları ve tedavisi için yeni yollar açan, teşvik edici ve önemli bir katkıdır.







Yorumlar