Madde Kullanımı : Travmanın Gölgesinde Bir Sığınak mı?
- Sonsuz Travma
- 5 gün önce
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 gün önce

Travma ve madde kullanımı ile ilgili hazırladığımız podcast sohbetini aşağıdan dinleyebilirsiniz.
Hayatın getirdiği zorluklar, travmalar ve derin acılar karşısında hepimiz farklı başa çıkma yolları ararız. Kimi zaman bu yollar, anlık bir rahatlama veya kaçış vaadiyle madde kullanımına yönelebilir. Peki, bu bir tesadüf müdür, yoksa travma ile madde kullanımı arasında göz ardı edemeyeceğimiz derin ve karmaşık bir bağ mı var? Gelin, bu önemli konuyu akademik araştırmaların ışığında, herkesin anlayabileceği bir dille inceleyelim.
Acıdan Kaçışın Bedeli: Travma Neden Madde Kullanımına Yol Açıyor?
İnsanların hayatta kalma ve travma, sıkıntı ve toksik stresle başa çıkma çabasıyla sıklıkla madde kullanımında zorluklar yaşadıklarını biliyoruz. Yoğun duygular, travmayı hatırlatan tetikleyicilerin aniden ortaya çıkması ve bu duygusal selden bunalma hali, kişiyi adeta duygularını "uyuşturmaya" itebiliyor. Ünlü düşünür Gabor Maté'nin de sıkça vurguladığı gibi, belki de sormamız gereken soru "Neden bağımlılık?" değil, "Neden bu kadar acı?" olmalı.
Travma ile madde kullanımı arasındaki bu güçlü ilişki, bilimsel çalışmalarla da defalarca kanıtlanmıştır. Özellikle çocukluk çağında yaşanan travmaların, ileriki yaşlarda madde kullanım bozuklukları geliştirme riskini önemli ölçüde artırdığı görülmektedir.
Rakamlar Ne Söylüyor? Travma ve Madde Kullanımı İlişkisine Dair Çarpıcı Veriler
Yapılan araştırmalar, travmaya maruz kalmanın madde kullanımına yönelimi nasıl etkilediğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor:
Ulusal Ergenler Araştırması'na göre, fiziksel veya cinsel istismar/saldırı yaşamış gençlerin, travma geçmişi olmayanlara kıyasla geçmişte veya halen madde kullandıklarını bildirme olasılıkları üç kat daha fazladır (Kilpatrick, Saunders ve Smith, 2003).
Madde kullanımı nedeniyle tedavi gören ergenlerle yapılan araştırmalarda, hastaların yüzde 70'inden fazlasının travmaya maruz kalma öyküsü olduğu saptanmıştır (Funk ve diğerleri, 2003).
Anda, Felitti ve Bremner (2006) tarafından yapılan bir çalışma, çocukluk çağı travmasına maruz kalmanın, bu tür bir travma yaşamamış bireylere göre alkol bağımlılığı geliştirme riskini yedi kat artırdığını göstermiştir.
Wu ve meslektaşları (2010), madde kullanan hastaların büyük bir çoğunluğunun (%402'lik bir örneklemde) çocuklukta travmatik olaylara maruz kaldıklarını bildirdiğini bulmuştur.
Damar içi uyuşturucu kullanan 181 kadının incelendiği bir çalışmada (Medrano ve diğerleri, 1999), cinsel istismara uğrayanların oranı %60,2, fiziksel istismara uğrayanların oranı %55,2, duygusal istismara uğrayanların oranı %45,9, duygusal ihmale maruz kalanların oranı %83,4 ve fiziksel olarak ihmal edilenlerin oranı %59,7 olarak bulunmuştur.
Bu rakamlar, travmanın bireyleri madde kullanımına ne denli itebileceğinin açık bir göstergesidir. Madde kullanımı, travmanın yarattığı acı verici duygusal yükü hafifletmek için geçici bir "çözüm" gibi görünse de, uzun vadede daha büyük sorunlara yol açabilmektedir.
Anne Karnındaki İzler: Doğum Öncesi Madde Maruziyetinin Etkileri
Travma ve madde kullanımı ilişkisi sadece bireyin kendi yaşadıklarıyla sınırlı kalmayıp, nesiller arası etkiler de gösterebilmektedir. Özellikle hamilelik sırasında alkol veya uyuşturucu madde kullanımı, doğacak bebek üzerinde yıkıcı ve kalıcı etkilere yol açabilir.
Fetal Alkol Spektrum Bozukluğu (FASD): Rahimdeyken alkole maruz kalmayla ilgili tüm durumlar için kullanılan şemsiye bir terimdir. FASD, alkole bağlı nörogelişimsel bozukluklar (ARND) ve daha ciddi bir durum olan fetal alkol sendromunu (FAS) içerir. Doğum öncesi alkole maruz kalma, çocuklarda seçici ketleme (belirli rakip tepkileri bastırma yeteneği), sözel ve sözel olmayan akıcılık, uyarılma, dikkat, hiperaktivite, duygusal bozukluklar, problem çözme, planlama ve çalışma belleği gibi bilişsel ve yürütücü işlevlerde güçlüklere neden olabilmektedir (Green, Mihic ve Nikkel, 2009; Rasmussen ve Bisanz, 2009). Bu çocuklarda öz düzenleme güçlükleri de sıkça gözlenmektedir.
Doğum Öncesi Kokain Maruziyeti: Bu bebeklerde amniyotik kese yırtılması ve plasentanın rahimden ayrılması gibi durumlar daha sık görülmüştür (Addis, Moretti ve Syed, 2001). Singer ve arkadaşları (2008), Brazelton Yenidoğan Değerlendirme Ölçeği'ni kullanarak, rahim içinde kokaine maruz kalan bebeklerin duyusal asimetri, yönelim, alışkanlık, düzenleme, otonomik stabilite, refleksler, kas tonusu, motor performans, sinirlilik ve uyanıklık gibi birçok alanda sorunlar yaşadığını tespit etmiştir. Dört ila yedi yaşındaki çocuklarla yapılan çalışmalar, bu çocukların sürekli ve seçici dikkat testlerinde standart normların altında performans gösterdiğini ortaya koymuştur (Bandstra ve diğerleri, 2010). Ayrıca, doğum öncesi kokaine maruz kalma öyküsü olan 10 yaşındaki erkek çocukların "saldırganlık", "hiperaktivite" ve "güvenliğe aldırış etmeme" olasılıklarının daha yüksek olduğu bulunmuştur (Bennett, Bendersky ve Lewis, 2007). (Çeşitli maddelerin etkilerine dair daha kapsamlı bir inceleme için Ira Chasnoff'un "Riskin Gizemi" (2011) kitabına bakılabilir ).
Travma, Madde Kullanımı ve Ruh Sağlığı: Bir Kısır Döngü
Madde kullanımının yanı sıra, travmanın ruh sağlığı üzerinde de derin etkileri olduğu bilinmektedir. Hatta bu iki durum (madde kullanımı ve ruhsal sorunlar) sıklıkla bir arada görülür ve birbirini tetikleyebilir.
Araştırmalar, çocukken istismara uğrayan kişilerin psikoz geliştirme olasılığının 9,3 kat daha fazla olduğunu göstermektedir (Janssen, Krabbendam ve Bak, 2004).
Üç tür istismara (cinsel istismar, zorbalık ve fiziksel istismar) maruz kalan kişilerde psikoz riski 18 kata kadar çıkarken, beş tür istismara maruz kalanların psikoz yaşama olasılıkları ise 193 kat daha fazladır (Shevlin, Dorahy ve Adamson, 2007).
Ne yazık ki, bu alanlarda travma sıklıkla göz ardı edilmekte, sorulmamakta veya dikkate alınmamaktadır. Hatta bazı durumlarda, sunulan hizmetler istemeden de olsa travmayı artırabilmekte ve pekiştirebilmektedir.
Yeni Perspektifler ve Umut Işığı
Son yıllarda yapılan çalışmalar, travma ve madde kullanımı arasındaki bu karmaşık ilişkiye daha bütüncül bir bakış açısı getirmektedir. Artık biliyoruz ki:
Nörobiyolojik Etkiler: Travmanın beyin gelişimi ve işleyişi üzerindeki etkileri, özellikle stres tepki sistemleri (HPA ekseni gibi), duygu düzenleme ve karar verme mekanizmaları, madde kullanımına yatkınlığı artırabilmektedir. Kronik stres ve travma, beynin ödül sistemini değiştirerek maddelerin çekiciliğini artırabilir. (Bu konuda güncel nörobiyoloji ve bağımlılık çalışmaları, örneğin Teicher & Samson, 2016 ve Van der Kolk, 2014 gibi kaynaklar ve bunların üzerine inşa edilen yeni araştırmalar incelenebilir.)
Travma Odaklı Yaklaşımlar: Tedavide sadece madde kullanımına odaklanmak yerine, altta yatan travmanın iyileştirilmesini hedefleyen "travma odaklı bakım" yaklaşımları giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu yaklaşımlar, bireyin yaşadığı travmaları anlayan, güvenli bir ortam sunan ve güçlendirici müdahaleler içeren tedavi modellerini savunur (SAMHSA, 2014; Harris & Fallot, 2001 ).
Erken Müdahale ve Önleme: Özellikle çocukluk çağı travmalarının önlenmesi ve travmaya maruz kalmış çocuklara erken dönemde適切な destek sağlanması, ileride gelişebilecek madde kullanım sorunlarının ve diğer olumsuz sonuçların önüne geçilmesinde kritik rol oynamaktadır. (Anda, Felitti & Bremner, 2006 çalışmasının önemi burada bir kez daha ortaya çıkmaktadır.)
Sonuç Yerine: Anlamak ve Destek Olmak
Madde kullanımı, genellikle derinlerde yatan acıların ve çözülmemiş travmaların bir yansımasıdır. Kişileri sadece "bağımlı" olarak etiketlemek yerine, onların hikayelerini anlamaya çalışmak, yaşadıkları zorlukları ve travmaları görmek, iyileşme yolculuklarında atılacak ilk ve en önemli adımdır. Travma ve madde kullanımı arasındaki bu güçlü bağı anlamak, hem bireylerin kendilerine hem de onlara destek olmak isteyen yakınlarına ve profesyonellere yol gösterici olacaktır. Unutmayalım ki, doğru destek ve yaklaşımlarla travmanın yaralarını sarmak ve madde kullanımının gölgesinden çıkarak daha sağlıklı bir yaşama adım atmak mümkündür.
Referanslar:
Kilpatrick, D.G., Saunders, B.E., & Smith, D.W. (2003). Youth Victimization: Prevalence and Implications. Washington, DC: US Department of Justice, Office of Justice Programs, National Institute of Justice.
Funk, R.R., McDermeit, M., Godley, S.H., & Adams, L. (2003). Maltreatment issues by level of adolescent substance abuse treatment: The extent of the problem at intake and relationship to early outcomes. Child Maltreatment, 8, 36-45.
Anda, R.F., Felitti, V.J., & Bremner, J.D. (2006). The enduring effects of abuse and related adverse experiences in childhood: A convergence of evidence from neurobiology and epidemiology. European Archives of Psychiatry and Clinical Neuroscience, 256, 174-186.
Wu, N.S., Schairer, L.C., Dellor, E., & Grella, C. (2010). Childhood trauma and health outcomes in adults with comorbid substance abuse and mental health disorders. Addictive Behaviors, 35, 68-71.
コメント