top of page

"Travma" Demeden Önce Bir Dur Düşün! Kelimeler Acıyı Hafifletir mi, Derinleştirir mi?

Güncelleme tarihi: 2 Haz


ree

















"Travma" Kelimesiyle İmtihanımız

Gündelik hayatta "travma" kelimesini ne kadar sık kullanıyoruz, değil mi? Dökülen bir kahve, kaçırılan bir otobüs, can sıkan bir tartışma... Hepsi bir anda "travmatik" oluveriyor. Peki, bu kelime aslında ne anlama geliyor? "Travma" kelimesinin bu kadar yaygın ve çoğu zaman yersiz kullanımı, adeta bir "kavram enflasyonuna" yol açarak kelimenin gerçek ağırlığını ve ciddiyetini sarsıyor. Hatta bazen dikkat çekmek, etkileşim almak için "travma yemi" (traumabait) olarak bile kullanılabiliyor.   

Bu durum sadece bir dil meselesi değil. Kelimenin içinin boşaltılması, gerçekten büyük acılar yaşamış, ruhsal bütünlüğü sarsılmış kişilerin deneyimlerinin bu gürültü içinde kaybolmasına neden oluyor. Herkes kendi küçük sıkıntısını "travma" olarak etiketlerse, gerçek ve ağır durumlar için kullandığımızda kelimenin etkisi azalmaz mı?   


Gerçek Travma Nedir? Gündelik Stresten Farkı Ne?

Peki, nedir bu gerçek travma? Bilimsel olarak ruhsal travma, kişinin kendisinin veya bir yakınının ölüm ya da ciddi yaralanma tehlikesiyle karşılaştığı, fiziksel bütünlüğüne yönelik bir tehdit algıladığı, bu sırada aşırı korku, dehşet ve çaresizlik duyguları yaşadığı, olağandışı ve beklenmedik olayların yol açtığı derin ve sarsıcı etkilerdir. Savaşlar, doğal afetler, cinsel veya fiziksel saldırılar, ciddi kazalar gibi olaylar gerçek travma örnekleridir. Bunlar, "kötü bir gün geçirdim" demekten çok daha öte, insanın dünyasını altüst eden deneyimlerdir.   

Unutmayalım, her üzüntü, her stres "travma" değildir. Arada dağlar kadar fark var!


"Travma" Neden Bu Kadar Popüler Oldu ve Neden Tehlikeli?

Sosyal medya ve popüler kültür, "travma" kelimesinin yayılışını hızlandırdı. Basit kararlar verememek, bir diziyi tekrar tekrar izlemek gibi gündelik davranışlar bile "travma belirtisi" olarak sunulabiliyor. Psikolog Nick Haslam'ın "kavram kayması" dediği durum tam da bu: Olumsuz deneyimlere atıfta bulunan kavramlar zamanla genişleyerek daha az zararlı durumları da içine alıyor.   

Bu popülerleşme, belki de artan ruh sağlığı farkındalığının bir yan etkisi ya da insanların anlaşılma arayışı. Ancak her küçük sıkıntıyı "travma" olarak etiketlemek, sorunlarla başa çıkma becerimizi zayıflatabilir ve her soruna dışarıdan bir "etiket" bekleme eğilimini artırabilir.   


Kelimeler Yaralayınca: Yanlış Kullanım Gerçek Mağdurları Nasıl Etkiliyor?

"Travma" kelimesinin bu özensiz kullanımı en çok gerçek mağdurları yaralıyor:

  • Deneyimler Küçümseniyor: Gerçek dehşeti yaşayanlar, kendi acılarının başkalarının gündelik sıkıntılarıyla aynı kefeye konduğunu görünce anlaşılmadıklarını ve önemsenmediklerini hissediyorlar.   

  • Sessizliğe İtiliyorlar: "Abarttığım düşünülür" korkusuyla yaşadıklarını anlatmaktan çekiniyor, yalnızlaşıyorlar.   

  • Yardım Aramaktan Kaçınıyorlar: Sorunlarının "herkesin yaşadığı türden" görüleceği endişesiyle profesyonel destek almaktan vazgeçebiliyorlar. Bu da iyileşme şanslarını azaltıyor.   

  • Suçluluk ve Utanç Artıyor: Herkesin "travması" varsa ve kolayca atlatılıyormuş gibi görünüyorsa, kendi derin acılarından kurtulamayan kişi kendini "yetersiz" veya "zayıf" hissedebilir.   


Dilimize Dikkat: Neden Önemli?

Kullandığımız dil, düşünme biçimimizi ve toplumsal algıyı şekillendirir.

  • Doğru Bilgi, Doğru Anlayış: "Travma" kelimesini doğru kullanmak, ruh sağlığı okuryazarlığı için şart. Yanlış kullanım kafa karışıklığı yaratır.   

  • Empati Kaybı ve Duyarsızlaşma: Ciddi bir kavramın içinin boşaltılması, gerçek acıya karşı toplumsal duyarlılığı azaltabilir, ilgisizlik kültürüne yol açabilir.   

  • Toplumsal Sorunları Görmezden Gelme Riski: Her kişisel sıkıntıyı "travma" olarak adlandırmak, savaş, şiddet, yoksulluk gibi travmaların toplumsal ve politik köklerini göz ardı etmemize neden olabilir.   


Umut Var: Travmadan Sonra Hayata Tutunmak Mümkün!

Tüm bu eleştirilerin ortasında en önemli mesaj şu: Travmadan iyileşmek mümkündür!   

  • Travma Kader Değildir: Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve diğer travma ilişkili sorunlar tedavi edilebilir. "Zaman her şeyin ilacıdır" sözü her zaman geçerli olmayabilir; profesyonel destek şarttır.   

  • Etkili Tedaviler Mevcut: Bilimsel olarak kanıtlanmış psikoterapi yöntemleri var. Travma Odaklı Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) ve EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) gibi terapiler, travmatik anıların işlenmesine ve kişinin hayata yeniden tutunmasına yardımcı oluyor.   

  • Travma Sonrası Büyüme: Ağır travmalar yaşayan bazı insanlar, bu deneyimlerden kişisel olarak güçlenerek, hayata daha derin anlamlar katarak çıkabilirler. Kırık bir kemiğin doğru kaynadığında daha güçlü olması gibi, ruh da travmadan sonra güçlenebilir.   

  • Anlatmak ve Destek İyileştirir: Güvenli bir ortamda konuşmak, anlaşılmak iyileşmenin temelidir. Aile, arkadaşlar ve toplumun desteği bu süreçte hayati önem taşır.   


Sonuç: Daha Anlamlı Bir Dil, Daha Anlayışlı Bir Toplum

"Travma" kelimesini kullanırken daha bilinçli olalım. Gerçekten yaşadığımız şey bir travma mı, yoksa yoğun bir stres mi? Bu ayrımı yapmak, kelimenin ağırlığını korumamıza yardımcı olur.

Gerçek travma mağdurlarına karşı daha anlayışlı ve destekleyici olalım. Onların hikayelerine kulak verelim, acılarını küçümsemeyelim. Unutmayalım, iyileşmek mümkün ve yardım aramak bir güç göstergesidir.   

Kelimeler hem yaralayabilir hem de iyileştirebilir. Gelin, dilimizi daha bilinçli kullanarak, gerçek acılara saygı duyarak ve umudu büyüterek daha sağlıklı bir toplum oluşturalım. Dilimiz yara değil, merhem olsun.


1 Yorum

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
Misafir
10 Haz
5 üzerinden 5 yıldız

👍

Beğen
  • Instagram
  • Youtube
  • Facebook
bottom of page