Neden Bazı Travmalar Daha Derin İz Bırakır? Zihnimizdeki Düşüncelerin Rolü
- Sonsuz Travma

- 10 Tem
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Tem

Konuyla ilgili hazırladığımız podcast sohbetini aşağıdan dinleyebilirsiniz.
Travmatik bir olay yaşadığımızda, iyileşme sürecimiz büyük ölçüde olayın niteliğine bağlı olabilir. Bir doğal afetten veya trafik kazasından sağ kurtulmak ne kadar zorlayıcı olsa da, bir başka insanın kasıtlı olarak neden olduğu bir travma—örneğin bir saldırı veya istismar—genellikle çok daha derin ve kalıcı yaralar bırakır. Peki, neden? İnsan elinden çıkan travmalar neden ruhumuzda daha ağır bir yük oluşturur?
Journal of Psychiatric Research dergisinde 2025 yılında yayımlanacak olan yepyeni bir bilimsel çalışma, bu can alıcı sorunun cevabını zihnimizin işleyişinde buluyor. Sarah Reiland ve Ellen Harrington tarafından yürütülen bu araştırma, kişilerarası travmaların neden olduğu ek hasarın, olay sonrası ortaya çıkan olumsuz düşüncelerden kaynaklandığını güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Yani asıl mesele, travmanın zihnimizde ektiği ve zamanla büyüyen zehirli düşünce tohumları.
Travmanın Türü ve Zihinsel Yankıları
Araştırmacılar, travmaların zihinsel sağlık üzerindeki farklı etkilerini uzun süredir biliyordu. Özellikle tecavüz, cinsel saldırı, fiziksel istismar gibi kişilerarası travmaların, kaza gibi kişilerarası olmayan travmalara kıyasla Travma Sonrası Stres Bozukluğu'na (TSSB) yol açma riskinin çok daha yüksek olduğu epidemiyolojik çalışmalarla kanıtlanmıştı.
Ancak bu bağlantının neden var olduğu, yani mekanizmasının ne olduğu tam olarak anlaşılamamıştı. Reiland ve Harrington'ın çalışması işte bu boşluğu doldurmayı hedefledi. Temel hipotezleri şuydu: Kişilerarası travmalar, kişinin kendisine, dünyaya ve diğer insanlara dair temel inançlarını daha derinden sarstığı için daha fazla olumsuz düşünceye yol açar ve bu olumsuz düşünceler de TSSB belirtilerini şiddetlendirir.
Araştırma: Düşünceler Mercek Altına Alındığında
Bu hipotezi test etmek için araştırmacılar, travma nedeniyle tedavi arayışında olan 408 yetişkinin verilerini inceledi. Katılımcılar, yaşadıkları travmanın türüne göre iki gruba ayrıldı:
Kişilerarası Travma Yaşayanlar: Çocuklukta cinsel istismar, ilişki içi şiddet, cinsel saldırı gibi olaylar yaşayanlar (örneklemin %78.7'si).
Kişilerarası Olmayan Travma Yaşayanlar: Trafik kazası, ciddi tıbbi durum, doğal afet gibi olaylar yaşayanlar (örneklemin %21.3'ü).
Katılımcıların TSSB belirtilerinin şiddeti ve travma sonrası bilişleri (kendilik algısı, dünya algısı ve kendini suçlama üzerine düşünceleri) özel ölçeklerle değerlendirildi.
Bulgular: Yıkılan İnançlar ve Ağırlaşan Semptomlar
Çalışmanın sonuçları oldukça net ve tutarlıydı:
Kişilerarası travma yaşayan katılımcılar, kişilerarası olmayan travma yaşayanlara göre anlamlı derecede daha şiddetli TSSB belirtileri gösteriyordu.
Daha da önemlisi, kişilerarası travma grubu; kendileri hakkında daha olumsuz düşüncelere, dünya hakkında daha olumsuz inançlara ve daha yüksek düzeyde kendini suçlamaya sahipti.
İstatistiksel analizler (aracılık analizi), bu olumsuz düşüncelerin, travma türü ile TSSB belirtileri arasındaki ilişkinin
önemli bir köprüsü olduğunu gösterdi. Yani, kişilerarası travmalar daha yıkıcıdır, çünkü kişinin kendisine ("Değersizim", "Bende bir sorun var"), dünyaya ("İnsanlar tehlikelidir, güvenilmezdir") ve olaya ("Bu benim suçumdu") dair inançlarını temelden sarsarlar.
İyileşme Yolunda Ne Anlama Geliyor?
Bu araştırmanın en umut verici yanı, iyileşme için somut bir hedef göstermesidir. Travmanın kendisini veya türünü değiştiremeyiz, ancak travma hakkındaki düşüncelerimizi değiştirebiliriz.
Bulgular, özellikle Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) veya Bilişsel İşlemleme Terapisi (BİT) gibi, bu çarpıtılmış ve uyumsuz düşünceleri hedef alan terapi yöntemlerinin, özellikle kişilerarası travma mağdurları için ne kadar hayati olduğunu vurguluyor.
Eğer bir başkasının eylemleri yüzünden travma yaşadıysanız, zihninizde dönüp duran "Bu benim hatamdı" veya "Artık kimseye güvenemem" gibi düşüncelerin, travmanın bir parçası olduğunu ve değiştirilebileceğini bilmek, iyileşme yolculuğundaki ilk ve en önemli adımlardan biridir. Bu çalışma, yaranın nerede olduğunu net bir şekilde göstererek, pansumanı nereye yapmamız gerektiği konusunda bize paha biçilmez bir rehber sunuyor.
Referanslar
Ehlers, A., & Clark, D. M. (2000). A cognitive model of posttraumatic stress disorder. Behaviour Research and Therapy, 38(4), 319-345.
Foa, E. B., Ehlers, A., Clark, D. M., Tolin, D. F., & Orsillo, S. M. (1999). The posttraumatic cognitions inventory (PTCI): development and validation. Psychological Assessment, 11(3), 303–314.
Reiland, S., & Harrington, E. (2025). Posttraumatic cognitions mediate the relationship between trauma type and PTSD symptoms. Journal of Psychiatric Research, 186, 50-56. https://doi.org/10.1016/j.jpsychires.2025.04.003






Yani asıl mesele, travmanın zihnimizde ektiği ve zamanla büyüyen zehirli düşünce tohumları.