Travmatik Belleğin Tuhaflıkları: Yanlış Anılar ve Dissosiyasyonun Nadir Biçimleri
- Sonsuz Travma

- 3 Haz
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 7 Haz

Travmatik bellek ve yanlış anılar ile ilgili hazırladığımız podcast sohbetini aşağıdan dinleyebilirsiniz.
Travmatik deneyimler, insan zihninde derin izler bırakır. Bu izler, genellikle "travmatik bellek" olarak adlandırdığımız özel bir bellek biçiminde kendini gösterir. Travmatik belleğin parçalı olması, bazı kısımlarının "bastırılması" ya da anımsanmasının zorlaşması gibi bilinen özellikleri vardır. Ancak bu karmaşık alanın daha az bilinen, hatta tuhaf sayılabilecek yönleri de bulunmaktadır: yanlış travmatik anıların oluşumu ve travma sonrası ortaya çıkan nadir dissosiyasyon biçimleri.
Travmatik Belleğin Bilinen Yüzü: Parçalanma ve Bastırma
Geleneksel olarak, travmatik belleğin bir olayı tutarlı bir anlatı yerine, duyusal parçalar (görüntüler, sesler, kokular) veya yoğun duygusal tepkiler şeklinde depoladığı kabul edilir. Bu, beynin aşırı yüklenme anında bilgiyi işleme biçiminin bir sonucu olabilir. Halk arasında yaygın olan "bastırılmış anılar" kavramı, travmatik bir olayın bilincin dışına itilerek tamamen unutulduğu ve yıllar sonra geri gelebileceği fikrini taşır. Ancak modern psikoloji, bu konuda daha incelikli bir bakış açısı sunmaktadır.
Yanlış Travmatik Anılar: Bir Öneri Meselesi
Travmatik belleğin en şaşırtıcı yönlerinden biri, gerçekte yaşanmamış travmatik anıların oluşabilmesidir. Bu durum, özellikle dışarıdan gelen öneri (suggestion) yoluyla tetiklenebilir. Terapi süreçlerinde, adli vakalarda veya hatta günlük sohbetlerde bile, bir kişinin hafızasına, aslında hiç olmamış bir travmatik olay yerleştirilebilir.
Elizabeth Loftus ve ekibinin öncü çalışmaları, insan belleğinin ne kadar esnek ve dış etkilere açık olduğunu göstermiştir (Loftus & Pickrell, 1995). "Kayıp anahtarlık" deneyi gibi çalışmalar, deneklere çocukluklarında yaşamadıkları olayların yaşandığına inandırılmasının ne kadar kolay olduğunu ortaya koymuştur. Travmatik anılar söz konusu olduğunda, bu durumun etik ve hukuki sonuçları çok daha ciddidir. Özellikle terapi ortamlarında, aşırıya kaçan veya yönlendirici sorgulama teknikleri, bir kişinin gerçek dışı travmatik anılar geliştirmesine yol açabilir (Patihis et al., 2013). Bu, terapistlerin travma mağdurlarıyla çalışırken son derece dikkatli ve etik kurallara bağlı kalmalarının önemini bir kez daha vurgular.
Dissosiyasyonun Nadir Biçimleri: Travma Sonrası Kimlik Karmaşası
Dissosiyasyon, bilincin, belleğin, kimliğin veya algının normal entegrasyonunda bir kopukluk veya bozulma anlamına gelir. Hafif dissosiyasyon (örneğin, bir otobüs yolculuğunda dalıp gitmek) yaygın bir deneyimken, travma sonrası ortaya çıkan dissosiyatif bozukluklar çok daha şiddetli ve karmaşıktır. Bilinen Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (DKB - eski adıyla Çoklu Kişilik Bozukluğu), travmaya bağlı olarak ayrı kimliklerin veya "alter"lerin varlığıyla karakterizedir.
Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar, travmaya bağlı dissosiyasyonun daha nadir ve atipik biçimlerine dikkat çekmektedir. Bunlar arasında şunlar sayılabilir:
Travma Sonrası Ortaya Çıkan Atipik Dissosiyatif Kimlik Bozuklukları: Klasik DKB tanısının kriterlerine tam olarak uymayan, ancak travmatik deneyimlerle bağlantılı olarak benlik algısında, kimlikte veya bilinçte belirgin bölünmelerin görüldüğü durumlar (Brand et al., 2016). Bu durumlar, klinik pratikte daha az tanınabilir olabilir ve karmaşık teşhis süreçleri gerektirebilir.
"Sınırda" Psikotik Belirtiler: Bazı durumlarda, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya karmaşık travma yaşayan bireylerde, gerçeklikten kopukluk, sanrılar veya halüsinasyonlar gibi psikotik benzeri belirtiler görülebilir. Ancak bu belirtiler, birincil bir psikotik bozukluktan ziyade, aşırı stres, dissosiyasyon ve travmaya verilen bir tepki olarak ortaya çıkar (Spitzer et al., 2006). Bu durum, doğru teşhis ve tedavi yaklaşımları açısından önemli bir zorluk teşkil edebilir. Bu tür "psikotik" belirtilerin genellikle geçici ve bağlama bağlı olduğu, altta yatan travmanın çözülmesiyle azalabildiği belirtilmektedir.
Yeni Çalışmalar ve Gelecek Perspektifleri
Travmatik bellek ve dissosiyasyon üzerine yapılan yeni araştırmalar, nörobiyolojik mekanizmaların daha iyi anlaşılmasına odaklanmaktadır. Beyin görüntüleme çalışmaları, travma ve dissosiyasyonla ilişkili beyin bölgelerindeki değişiklikleri inceleyerek, bu karmaşık fenomenlerin altında yatan fizyolojik süreçleri aydınlatmaya çalışmaktadır (Lanius et al., 2010).
Ayrıca, yanlış anı oluşumu ve dissosiyatif bozuklukların tedavisine yönelik yaklaşımlar da gelişmektedir. Travma odaklı terapiler, kişinin travmatik deneyimlerini güvenli bir ortamda işlemesine yardımcı olurken, aynı zamanda yanlış anı oluşumu riskini en aza indirmeye özen göstermektedir. Bilinçli farkındalık (mindfulness) temelli yaklaşımlar ve bedensel terapiler, dissosiyatif semptomların yönetilmesinde ve kişinin bedenle yeniden bağlantı kurmasında faydalı olabilmektedir.
Sonuç
Travmatik bellek, parçalı yapısı ve bazı durumlarda ortaya çıkan "bastırma" eğilimiyle bilinse de, yanlış anıların oluşumu ve dissosiyasyonun nadir biçimleri gibi tuhaf yönleri, bu alanı daha da karmaşık ve ilgi çekici hale getirmektedir. Bu olguların anlaşılması, hem travma mağdurlarına daha etkili destek sağlamak hem de adli ve klinik alanlarda doğru kararlar almak için hayati önem taşımaktadır. Bilimsel araştırmalar ilerledikçe, travmatik belleğin gizemlerini daha fazla aydınlatacak ve travmanın insan zihni üzerindeki etkilerine dair anlayışımızı derinleştireceğiz.
Referanslar
Brand, B. L., Sar, V., Stavropoulos, P., Krüger, A., Korzekwa, M. J., Middleton, W., & Van der Hart, O. (2016). Separating fact from fiction: An empirical examination of six myths about dissociative identity disorder. Harvard Review of Psychiatry, 24(4), 257-270.
Lanius, R. A., Bluhm, R., Lanius, U., & Pain, C. (2010). A review of neuroimaging studies in PTSD: Implications for the development of effective treatments. Annals of the New York Academy of Sciences, 1204(1), 120-136.
Loftus, E. F., & Pickrell, J. E. (1995). The formation of false memories. Psychiatric Annals, 25(12), 720-725.
Patihis, L., Ho, L. Y., Loftus, E. F., & Sar, V. (2013). False memories can be created in the context of psychotherapy. Memory, 21(7), 887-897.
Spitzer, C., Barnow, S., Aderhold, V., & Freyberger, H. J. (2006). Dissociation and psychotic symptoms in adolescents with severe trauma experiences. Child and Adolescent Psychiatry and Mental Health, 1(1), 1-8.






Yorumlar