top of page

Çocukluk Travması ve Yetişkinlikte İlişkiler: Bağlanma Yaraları

Güncelleme tarihi: 7 Haz



ree

Çocukluk travmalarının yetişkinlikteki ilişkilerimiz üzerine etkileri

ile ilgili hazırladığımız podcast sohbetini aşağıdan dinleyebilirsiniz.

Çocukluk Travması ve Yetişkinlikte İlişkiler Bağlanma Yaraları

Hepimizin çocukluktan getirdiği valizler vardır; bazıları anılarla dolu hafif bir sırt çantasıyken, bazıları ise farkında olmadan omuzlarımızda taşıdığımız ağır sandıklardır. Bu sandıklardan biri de, çocukluk travmalarının yetişkinlik ilişkilerimizde yarattığı "bağlanma yaraları" olabilir. Peki, çocuklukta yaşadığımız olumsuz deneyimler, bugün kurduğumuz ilişkileri nasıl etkiliyor? Ve bu yaraları iyileştirmek mümkün mü?


Bağlanma Kuramı ve Çocukluğun Gölgesi

İlişkileri anlamak için temel bir çerçeve sunan Bağlanma Kuramı, İngiliz psikiyatrist John Bowlby ve Amerikalı gelişim psikoloğu Mary Ainsworth'un çalışmalarıyla şekillenmiştir. Bu kurama göre, bebeklik ve erken çocukluk döneminde bakım verenle kurulan ilişki, bireyin ileriki yaşamında hem kendine hem de başkalarına yönelik temel inançlarını ve ilişki beklentilerini belirleyen "içsel çalışma modelleri" oluşturur. Güvenli bağlanma geliştiren çocuklar, yetişkinlikte daha sağlıklı, tatmin edici ve stabil ilişkiler kurma eğilimindeyken, güvensiz bağlanma stilleri (kaygılı-kararsız, kaçınmacı-reddedici, dağınık-düzensiz) geliştiren bireyler ilişkilerde çeşitli zorluklar yaşayabilirler.

Çocukluk travması, bağlanma stillerinin oluşumunda kritik bir rol oynar. İstismar, ihmal, ebeveyn kaybı, kronik çatışma gibi travmatik deneyimler, çocuğun temel güven duygusunu zedeleyerek güvensiz bağlanma kalıpları geliştirmesine yol açabilir. Örneğin, tutarsız veya reddedici bir bakım verenle büyüyen bir çocuk, yetişkinlikte yakınlıktan kaçınan veya sürekli onay arayan bir ilişki stili sergileyebilir.


Yetişkinlik İlişkilerinde Bağlanma Yaralarının Yansımaları

Çocukluk travmaları, yetişkinlik ilişkilerinde kendini çeşitli şekillerde gösterebilir:

  • Güven Problemleri: Travmatik bir geçmişi olan bireyler, partnerlerine tam olarak güvenmekte zorlanabilirler. Bu, sürekli şüphecilik, kıskançlık veya aldatılma korkusu şeklinde ortaya çıkabilir.

  • Yakınlıktan Kaçınma: Yakınlık ve bağımlılık, bazıları için tehdit edici olabilir. Çocuklukta duygusal veya fiziksel ihmal yaşamış kişiler, yakın ilişkilerden kaçınarak kendilerini koruma eğiliminde olabilirler.

  • Aşırı Bağımlılık ve Terk Edilme Korkusu: Tam tersi bir senaryoda, terk edilme korkusuyla sürekli partnerine yapışan, aşırı derecede onay ve ilgi arayan bir davranış sergileyebilirler. Bu durum, çocuklukta tutarsız ilgi görmekten kaynaklanabilir.

  • Tekrar Eden İlişki Döngüleri: Bireyler, travmatik çocukluk deneyimlerini anımsatan sağlıksız ilişki dinamiklerini tekrar etme eğiliminde olabilirler. Örneğin, istismara uğramış bir çocuk, yetişkinlikte istismarcı ilişkilere çekilebilir.

  • Duygu Düzenleme Zorlukları: Travma, duygu düzenleme becerilerini olumsuz etkileyebilir. Bu da ilişkilerde ani öfke patlamalarına, geri çekilmelere veya aşırı tepkilere yol açabilir.


Yeni Çalışmalar Neler Söylüyor?

Son yıllarda yapılan çalışmalar, çocukluk travmasının nörobiyolojik etkileri ve bağlanma üzerindeki kalıcı izleri üzerine daha fazla ışık tutmaktadır. Örneğin, van der Kolk (2014) gibi araştırmacılar, travmanın beyin üzerindeki yapısal ve işlevsel değişikliklerini vurgulayarak, bu değişikliklerin duygu düzenleme ve ilişki kurma becerilerini nasıl etkilediğini detaylandırmışlardır. Beynin korku merkezi amigdala'nın aşırı aktif olması veya prefrontal korteksin işlevsel bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) ve karmaşık travma (C-PTSD) yaşayan bireylerin ilişkilerde yaşadığı zorlukların nörobiyolojik temellerini oluşturmaktadır.

Schore (2019) gibi araştırmacılar ise, erken dönem bağlanma deneyimlerinin beynin sağ yarım küre gelişimindeki rolünü ve bu gelişimin kişilerarası ilişkilerdeki duygusal derinliği nasıl etkilediğini incelemektedir. Travmatik bağlanma deneyimleri, bu gelişimde aksaklıklara yol açarak bireyin empati kurma, duygu paylaşımı ve karşılıklı ilişki kurma becerilerini olumsuz etkileyebilir.

Ayrıca, Fosha ve ark. (2014) tarafından geliştirilen Akseleratif Deneyimsel Dinamik Psikoterapi (AEDP) gibi yeni terapi yaklaşımları, bağlanma yaralarını iyileştirmeye odaklanarak, bireylerin travmatik anılarını güvenli bir ortamda işlemelerine ve yeni, daha sağlıklı bağlanma deneyimleri oluşturmalarına yardımcı olmayı hedeflemektedir. Bu yaklaşımlar, ilişkisel iyileşmenin ve duygusal regülasyonun önemini vurgular.


İyileşmek Mümkün mü?

Elbette! Çocukluk travmalarının ve bağlanma yaralarının getirdiği zorluklar kalıcı olmak zorunda değil. İyileşme yolculuğu zaman ve çaba gerektirse de, atılabilecek önemli adımlar vardır:

  1. Farkındalık: İlk adım, çocukluk deneyimlerinizin yetişkinlik ilişkilerinizi nasıl etkilediğinin farkına varmaktır. Bu blog yazısı bile bir başlangıç olabilir!

  2. Terapi: Uzman bir psikoterapistten destek almak, travmatik deneyimleri işlemeye, güvensiz bağlanma stillerini anlamaya ve daha sağlıklı ilişki becerileri geliştirmeye yardımcı olabilir. Özellikle EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) veya şema terapi gibi yaklaşımlar bu konuda faydalı olabilir.

  3. Güvenli İlişkiler Kurmak: Güvenli ve destekleyici ilişkiler kurmak, eski bağlanma yaralarını onarmak için güçlü bir araçtır. Bu ilişkiler, yeni ve olumlu deneyimler sağlayarak içsel çalışma modellerinizi güncelleyebilir.

  4. Öz Şefkat: Kendinize karşı anlayışlı ve şefkatli olmak, iyileşme sürecinin önemli bir parçasıdır. Çocuklukta yaşadıklarınız sizin suçunuz değildi ve bu yaraları taşıyor olmanız sizi kusurlu yapmaz.

  5. Duygu Düzenleme Becerileri Geliştirmek: Meditasyon, mindfulness, nefes egzersizleri gibi yöntemler, duygusal tepkilerinizi yönetmenize ve ilişkilerde daha sakin ve dengeli kalmanıza yardımcı olabilir.


Çocukluk travmaları, yetişkinlik ilişkilerimizde derin izler bırakabilir, ancak bu izler silinemez değildir. Bilinçli bir çaba, profesyonel destek ve öz şefkatle, bağlanma yaraları iyileştirilebilir ve daha sağlıklı, tatmin edici ve anlamlı ilişkiler kurmak mümkün olabilir. Unutmayın, iyileşmek bir yolculuktur ve bu yolculukta yalnız değilsiniz.


Referanslar:

  • Bowlby, J. (1969). Attachment and Loss, Vol. 1: Attachment. Attachment and Loss. New York: Basic Books.

  • Fosha, D., Siegel, D. J., & Solomon, M. F. (2014). The Transforming Power of Affect: A Core Energetic Model of Therapeutic Change. W. W. Norton & Company

  • Schore, A. N. (2019). The Development of the Unconscious Mind: Right Brain, Emotion, and the Relational Unconscious. W. W. Norton & Company.

  • van der Kolk, B. A. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Viking.



Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
  • Instagram
  • Youtube
  • Facebook
bottom of page