Kitap İncelemesi : Karmaşık Travma ve Ayrışma için Basit Rehber
- Sonsuz Travma

- 2 Haz
- 6 dakikada okunur
The Simple Guide to Complex Trauma and Dissociation: What It Is and How to Help
Yazar : Betsy de Thierry
Yayın Yılı : 2020
Kitap kapsamında kompleks travma sonrası stress bozukluğu ve ayrışma üzerine hazırlanmış podcaste aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Betsy de Thierry'nin "Kompleks Travma ve Ayrışma için Basit Rehber" kitabını inceleyerek, kompleks travmanın doğasını, ayrışmanın bir başa çıkma mekanizması olarak rolünü ve bu durumdan etkilenen çocuklara ve bireylere nasıl destek olunabileceğini özetleyeceğiz. Kitap, karmaşık ve zorlayıcı konuları anlaşılır ve uygulanabilir hale getirmeyi amaçlamaktadır. Travmanın sadece travmatize olmuş kişiyi değil, aynı zamanda onların çevresindeki profesyonelleri ve bakıcıları da etkileyebileceği (dolaylı travma) vurgulanmaktadır.
Ana Temalar :
Travmanın Tanımı ve Etkisi:
Travma, "çocuğun dehşete kapıldığı, güçsüz ve bunalmış hissettiği ve başa çıkma kapasitesini zorlayan herhangi bir deneyim veya tekrarlanan deneyim" olarak tanımlanır.
Travma, kişinin "sinir sistemi, duyguları, bedeni, davranışları, öğrenmesi ve ilişkileri üzerinde bir iz bırakır."
Bir birey için travmatik olanın başka bir birey için travmatik olmayabileceği ve travmanın etkisinin genellikle deneyimin ardından "güvenli ve bilinen bir yetişkinden rahatlama ve güvence bulma yeteneği" ile ilişkili olduğu belirtilir.
Travma, tek bir olaya (Tip I) veya tekrarlanan, uzun süreli ve genellikle erken yaşta başlayan çoklu deneyimlere (Tip II ve Tip III) bağlı olabilir. Tip III travma, genellikle daha şiddetli etkiler ve ayrışma ile ilişkilidir.
Olumsuz Deneyimler ve Travma Arasındaki Fark:
Olumsuz Çocukluk Deneyimleri (ACE'ler) kavramı yaygınlaşmaktadır. Yazar, "olumsuz deneyimi tanımlarken, travmanın bu deneyimin kısa ve uzun vadeli etkisini tanımladığını" belirtir.
Kompleks Travmanın Belirtileri ve Davranışsal Yansımaları:
Travma geçirmiş çocuklarda yaygın davranışsal sonuçlar arasında şunlar bulunur:
Anksiyete veya aşırı uyanıklık, duyusal hassasiyetler.
Ekran başında aşırı zaman geçirme ve öfke patlamaları.
İsimlerine yanıt vermeyi reddetme, farklı bir isimde ısrar etme ve kişilik değişiklikleri.
Yüzeyde normal görünme, ancak içsel karmaşayı ve utancı gizlemek için "birkaç maske" takma.
Madde kullanımına yatkınlık.
Unutkanlık ve önemli olayları veya rutinleri hatırlamada zorluk.
Aniden hayvan gibi davranma (köpek, tilki, tavşan).
Bir anda uyumlu olup, sonra kontrolcü ve agresif olma.
Yalan söyleme ve başkalarını suçlama eğilimi.
Hayallere dalma ve odaklanmada zorluk.
Sürekli yeme, istifleme ve çalma.
Depresyon, geri çekilme, anksiyete ve içsel kargaşadan kaynaklanan fiziksel acı hissi.
Bu davranışlar genellikle "hala dehşete kapılmış olmanın belirtileriyle başa çıkmaya çalıştıkları" için ortaya çıkar. Silberg'den alıntı yapılır: "'Travmalarını izolasyonda atlattılar, ancak anlaşılmayı özlüyorlar ve iyileşmenin bu anlayıştan gelebileceğini umuyorlar'."
Travmanın Temel Etki Alanları:
Bağlanma: Travma, "başkalarına güvenme, başkalarına karşı savunmasız olma ve dolayısıyla başkalarıyla duygusal bağ kurma yeteneğini her zaman etkiler." Fisher'dan alıntı yapılır: "Bir yandan, bağlanma içgüdüsü tarafından yakınlık, rahatlık ve bağlanma figürlerinden korunma aramaya yönlendirilirler. Öte yandan, korkutucu ebeveyne çok yaklaşmadan önce donma, dövüşme, kaçma veya teslim olma veya ayrışma gibi eşit derecede güçlü hayvan içgüdüleri tarafından yönlendirilirler." (Fisher 2017).
Biyoloji: "Beden travmanın anılarını tutabilir." Travmaya bağlı fiziksel acı ve duyusal hassasiyetler (koku, görsel uyarıcılar, sesler) yaygın belirtilerdir. Aşırı tepkisellik de travmanın bir sonucudur.
Davranışsal Kontrol: Başa çıkma mekanizmaları ve uyuşma (alkol, yiyecek, uyuşturucu, kendini yaralama, adrenalin aktiviteleri) yoluyla acıdan kaçınma eğilimi. Kontrol arayışı, savunmasızlık hissinden kaçınmanın bir yoludur.
Biliş: Beynin hayatta kalmaya odaklanması nedeniyle öğrenme ve odaklanmada zorluklar yaşanabilir. Yüksek kortizol seviyeleri huzursuzluğa ve aşırı enerjiye yol açabilir. Travma öyküsü bilinmediğinde ADHD gibi yanlış teşhisler konulabilir.
Öz-kavramı: Travma geçirmiş çocuklar genellikle "kötü çocuklar oldukları ve travmanın kendi hataları olduğu" hissine kapılırlar. Utanç duygusu, "temel insani var olma ve ait olma, sevilme ve kabul edilme deneyimini tehdit eder." (de Thierry 2018, s. 6). Utanç, suça kıyasla daha derin bir "Ben kötüyüm" hissiyle ilişkilidir.
Travma Tepkileri (Donma, Yığılma, Kapanma):
Donma: Tehdit geçene kadar bedenin hareket edemediği temel bir donma tepkisi.
Yığılma (Flop): Donma tepkisine benzer, ancak beden gevşek ve uyumlu hale gelir, çocuk kendini bir zombi gibi hissedebilir. Düşünme beyni devre dışı kalır ve beden otomatik moda geçer.
Kapanma (Shutdown): Dehşete karşı tamamen bunalmış bir durumdur, bilinçli bir seçim değildir. Beden enerjiyi korur ve solunum ile metabolik kaynaklar yavaşlar. Bayılma veya nöbet gibi görünebilir.
Ayrışma (Dissociation):
Ayrışma, "hayatta kalmak için ayırma veya mesafelendirme yoludur." "Biyolojik bir hayatta kalma mekanizması ve psikolojik bir savunma sistemidir."
Travmatize olmuş çocuklarda yaygın bir hypoarousal (içe dönük) belirtisidir.
Hafif ayrışma "boş bakma" veya "hayal kurma" olarak adlandırılabilir.
Ayrışma, kişinin "kendinden, anılarından, duygularından, eylemlerinden, düşüncelerinden, bedeninden ve hatta kimliğinden kopuk hissetmesine" neden olabilir.
Travmatik anıların "çekirdek benlikten uzakta tutulmasını" sağlar, ancak "işlevsiz bir başa çıkma mekanizması haline gelir."
Derealizasyon: "Çocuğun şimdinin gerçekliğini bloke etmesini" sağlar, dünya bulanık, uyuşuk veya gerçek dışı görünebilir. Bir cam kapı veya ekranın arkasında yaşama gibi hissedilebilir.
Depersonalizasyon: Duygusal hisleri, fiziksel duyumları veya bunaltıcı deneyimin diğer yönlerini kapatan bir tepkidir. Kişi "bedeninden kopuk hissedebilir." Ağrı, açlık, tokluk veya hastalık hissini hissetmeyebilir. Kendini bir filmde izliyormuş gibi hissedebilir. Bu, kendini yaralama gibi davranışlara yol açabilir çünkü kişi "canlı hissetmek" için acı arayabilir.
Ayrışma, çocuklar için "çoklu kova" veya "parçalar" yaratmalarına yardımcı olan bir başa çıkma mekanizmasıdır. Putnam (1997), ayrışmanın üç kategorisini gruplandırır: davranışın otomatikleşmesi, depersonalizasyon/derealizasyon ve kişilik sistemlerinin bölünmesi (Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu).
Dissosiyatif Kimlik Bozukluğu (DID), ayrışma sürekliliğinin en uç noktasıdır. DSM-5'e göre DID'nin ana özelliği "kimliğin bozulması"dır, burada "kişi iki veya daha fazla farklı durum (veya parça, yaprak veya kova!) deneyimler" ve bu durumlar davranış, anılar ve görüş farklılıkları nedeniyle açıkça farklıdır.
DID'si olan kişiler, "farklı düşünceleri ve anıları olan birkaç farklı kişi gibi hissedebilirler." Bu parçaların ne zaman kontrolü ele aldıkları üzerinde "kontrol sahibi olmadıklarını" hissedebilirler. Kendilerinden farklı isimlerle bahsedebilirler. İçsel çatışmalar ve farklı sesler duyabilirler. Bazı olayları veya zaman dilimlerini hatırlamada zorluk yaşayabilirler. "Kendilerinde ciddi bir sorun olduğunu hissedebilirler."
Ayrışma, "savaşma veya kaçma seçeneklerinin mümkün olmadığı durumlarda etkili bir başa çıkma stratejisi haline gelir." Ancak uzun vadede "kişilikleri için son derece zarar verici" olabilir.
Bedenin Rolü ve İnteroception:
"Beden travmanın anılarını tutabilir." Travma geçirmiş çocuklar genellikle "bedenlerindeki hislerden kopuk hissederler."
İnteroception: "Bedenimiz ve hissedebileceğimiz duyumlar hakkında yansıtıcı olmayı öğrenme sürecidir." İnteroception eksikliği, depersonalizasyona veya onunla aynı şeye yol açabilir. Travma geçirmiş çocuklar "canlı olmakla birlikte gelen duyumları terör olmadan" hissetmeyi öğrenmeleri gerekir.
İyileşme Süreci ve Destekleyici İlişkilerin Önemi:
İyileşme yolculuğu, "çocuğun bilinçaltında neler olduğunu keşfetmeye başlamasına" yardımcı olmak için "Papatya Teorisi" gibi psiko-eğitim araçlarını kullanmayı içerir.
Amaç, "yavaş yavaş entegre olmalarına" yardımcı olmaktır, böylece "tüm bu kovalara, yapraklara veya devletlere ihtiyacları kalmaz ve bütün olabilirler."
Papatya haritalandırması, çocuğun "kendi iç dünyası üzerinde bir sahiplik ve güç duygusu" geliştirmesine yardımcı olur. Bu süreç, "kalifiye bir travma psikoterapisti ile veya bir bakıcı veya ebeveyn tarafından onların özel klinik rehberliği ve yönlendirmesi altında" yapılmalıdır.
Önemli yetişkinler, "travmanın işlenmesinden sonra artık ihtiyaç duyulmayacak olan, korkunç davranışlara sahip görünenler de dahil olmak üzere her öz durumunu memnuniyetle karşılayarak" başlamalıdır.
İyileşme, güvenli ve şefkatli yetişkinlerin varlığına bağlıdır. Tutarlı, öngörülebilir, nazik, besleyici yetişkinler, travmatize olmuş çocuğun beyninin "ilişkileri kabul etmek için yeniden bağlanmasını" sağlar.
"Sosyal desteğin varlığının çok koruyucu bir faktör olduğu" bulunmuştur.
Çocukla iletişim kurarken "yardımcı olmayan" yollar arasında, boş baktıklarında veya başka bir duruma geçtiklerinde "yaramaz olarak düşünülmeleri" yer alır. "Çocukla yüzleşmek, bağırmak veya utandırmak sadece olumsuz, koruyucu ve dramatik olabilecek korku odaklı davranışı artıracaktır."
Çocukların ayrışmasını durdurmaya çalışmak tehlikelidir çünkü acıdan kaçma ihtiyacı daha içselleştirilir ve gizlenir.
Yetişkinlerin sakin, nazik ve tutarlı kalabilmeleri önemlidir. Yüz ifadeleri, ses tonu, beden duruşu ve kelimeler yoluyla beslemek gerekir.
Empati, iyileşme sürecinde temel bir unsurdur. Empati, "kişinin ayakkabılarına basmak ve ne hissedebileceğine dair bir tat almaya çalışmak"tır. Acıma veya sempati duymak, yetişkinin güvenli bir mesafede kalmasını sağlar ve öfkeyi artırabilir. Duyguları doğrulamak önemlidir.
Porges'in Polyvagal Teorisi, sinir sistemimizin üç durumda olduğunu açıklar: rahat sosyal durum (yeşil ışık), ilkel tehdit tepkisi (savaş, kaçma veya donma; amber ışık) ve dorsal vagal durum (kapanma veya ayrışma; kırmızı ışık). Neuroception, sinir sistemimizin güvenliği veya tehlikeyi değerlendirme ve buna göre tepki verme şeklidir.
Benlik Kavramı ve Entegrasyon:
Çocuğun "kendi tarihini kavraması ve hikayesini bir cesaret ve hayatta kalma bakış açısından ifade etmesi" önemlidir. Bu, "güçlü bir benlik duygusu" oluşturmaya yardımcı olur.
Entegrasyon süreci, çocuğun "artık tetiklenmemesine, kendini düzenleyebilmesine ve uygun duyguyu ifade edebilmesine" yol açar.
Amaç, "ayrışmanın, korkunç deneyimlerle başa çıkmasına olanak tanıyan bir hediye olduğunu" kabul etmek, ancak "işlevsiz bir bölünme haline geldiğinde" ondan vazgeçmektir.
Yetişkinler İçin Kendine Bakım:
Travmatize olmuş bir çocuğa bakmak zorlayıcı olabilir. "Kendinize bakmak hayati önem taşır."
"Bunalmışlığın ortasında olmadığınızda kim olduğunuzu hatırlamak" önemlidir.
Duygusal tepkiselliğin "kötü bir çocuğun veya yetersiz bir ebeveynin davranışı değil, yardım çığlığı olarak anlaşıldığı" bir topluluğa sahip olmak faydalıdır.
Kendi utancınızı veya iç eleştirmenizi tanımak ve kendinize karşı nazik olmak önemlidir.
Yetişkinlerin "yoğun etki ve travmaya eşlik eden acı ile başa çıkacak kadar güçlü olup olmadığını" değerlendirdikleri için çocukların güvendiği yetişkinlerin kendilerine iyi bakmaları önemlidir.
Sonuç:
Kitapta, kompleks travmanın derin ve yaygın etkilerini, ayrışmanın bir başa çıkma mekanizması olarak oynadığı karmaşık rolü ve bu durumdan etkilenen çocuklara yönelik iyileşme yolculuğunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Güvenli, tutarlı ve empatik yetişkinlerin varlığı, psiko-eğitim, interoception becerilerini geliştirme ve ayrışmış benlik durumlarının anlaşılması ve entegrasyonu, iyileşme sürecinin temel taşları olarak sunulmaktadır. Bu rehber, travma geçirmiş çocuklarla çalışan profesyoneller, ebeveynler ve bakıcılar için kompleks travma ve ayrışmayı anlamak ve destek olmak için değerli bir kaynak sağlamaktadır.







Yorumlar