top of page

Kompleks Posttravmatik Stres Bozukluğunun İyileştirilmesi

Klinikçiler İçin Bir Kılavuz




Komplexe Posttraumatische Belastungsstörung Heilen: Ein Leitfaden Für Kliniker

Yazar : Gillian O'Shea Brown

Yayın Yılı : 2025


Kitap kapsamında kompleks travma sonrası stress bozukluğu üzerine hazırlanmış podcaste aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Kompleks Posttravmatik Stres Bozukluğunun İyileştirilmesi

Giriş

Kitap, temel olarak kompleks travma, post-travmatik stres bozukluğu (PTSD) ve özellikle kompleks post-travmatik stres bozukluğu (K-PTSD) kavramlarına, bunların kökenlerine (erken çocukluk deneyimleri ve aile sistemleri dahil), teşhisine ve tedaviye yaklaşımlara odaklanmaktadır. Belge, klinisyenlere yönelik bir rehber niteliğinde olup, iyileşme sürecini, dayanıklılığı ve terapötik ittifakın önemini vurgulamaktadır.


Ana Temalar ve Önemli Fikirler/Olgular


Travma ve Zihin Çeşitliliği:

  • Kitap, "Travma ve Zihin Çeşitliliği" başlığı altında, travmanın insan zihni üzerindeki derin etkilerine değinmektedir.

  • Temel bir tema, travmanın sadece tek bir semptom setiyle sınırlı olmadığı, daha geniş bir psikopatolojik yelpazeyi kapsayabileceğidir.


Kompleks Travma ve K-PTSD:

  • Kitap, özellikle kompleks travmanın -genellikle tekrarlayan, uzun süreli ve kişilerarası ilişkiler bağlamında yaşanan travma- Post-Travmatik Stres Bozukluğu (PTSD) tanısının yetersiz kaldığı belirgin semptomatolojilere yol açtığını vurgular.

  • K-PTSD, Uluslararası Hastalık Sınıflandırması, 11. Revizyon'da (ICD-11) resmi bir tanısal varlıktır.

  • K-PTSD tanısı, PTSD'nin temel bileşenlerini (travmayı yeniden yaşama, kaçınma, aşırı uyanıklık ve aşırı uyarılma gibi mevcut tehdit hissi) içermesinin yanı sıra, üç ek semptom kümesiyle karakterizedir:

  • Duygusal düzenleme güçlükleri

  • Benliğe ilişkin kalıcı olumsuz görüşler

  • Başkalarıyla ilişki kurma ve sürdürmede güçlükler (kişilerarası sorunlar)

  • "ICD-11 tanı kurallarına göre PTSD veya K-PTSD tanısı konulabilir, ancak her ikisi birden konulamaz." ifadesi, bu iki tanının ayrı ancak ilişkili olduğunu göstermektedir.


Erken Çocukluk Deneyimleri ve İlişkisel Travma:

  • Kitap, "Çocukluk çağı travması, istismar ve ihmali de kapsayan önemli bir halk sağlığı sorunudur." diyerek konunun önemini belirtir.

  • Çocukluk döneminde yaşanan "yaygın ilişkisel travma", özellikle "sürekli reddedilme, aşağılanma veya ihmal edilme kalıpları" olduğunda, çocukların bakım verenlere karşı "güvensiz veya düzensiz bir bağlanma geliştirmelerine" yol açabilir.

  • Bu erken deneyimler, "kime güveneceklerine ve nasıl hayatta kalacaklarına karar vermelerine yardımcı olan duygusal haritalar oluşturarak" dünyayı anlamlandırmalarını etkiler.

  • Collins ve Read (1990)'ın araştırmasına göre, güvensiz bağlanan bireylerin "partnerlerine güvenme ve onlardan rahatlık arama konusunda zorluk yaşadıkları" belirtilmiştir. Bu durumun, daha önceki bağlanma figürleriyle yaşanan deneyimlerden kaynaklanan "reddedilme, terk edilme veya ihanete uğrama korkusuna" bağlı olduğu ifade edilir.

  • Erken dönemdeki biçimlendirici deneyimlerin yaşamın ilerleyen dönemlerinde işleyişi ve bilişi nasıl etkilediğini açıklayan "uyarlanabilir bilgi işleme (AIP) modeli" ve "içsel çalışma modeli" kavramlarına değinilir. Bu modeller, travmatik deneyimlere ilişkin anıların "beyinde metabolize edilmemiş bir halde, deneyim sırasında oluşan algıları, olumsuz inançları, etkileri ve bedensel duyumları içeren bellek ağlarında depolandığını" öne sürer.


İşlevsiz Aile Sistemleri:

  • Kitap, kompleks travmanın genellikle evde başladığını ve çocuk istismarının büyük çoğunluğundan ebeveynlerin sorumlu olduğunu belirtir.

  • İşlevsiz aile sistemleri, çocuğun ihtiyaçlarının "ebeveynlerin işlev bozukluğu ve/veya düşmanca tepkileri nedeniyle karşılanmaması" durumunda ortaya çıkar.

  • Bu ailelerde sıklıkla "konuşmamak, güvenmemek ve hissetmemek" gibi "aile yasaları" geçerlidir.

  • Bu ortamlarda büyüyen çocuklar, uyum sağlamak ve hayatta kalmak için belirli "rol"ler geliştirebilirler. Bunlar arasında "kahraman" (ailenin sorunlarını çözmeye çalışan), "kayıp çocuk" (görünmez kalan ve derin yalnızlık hisseden), "maskot" (dikkat çekmeye çalışan, pasif ve itaatkar hale gelebilen) ve "günah keçisi" (ailenin sorunlarının merkezi haline getirilen, isyankar davranan) yer alır. Bu roller, başa çıkma stratejileri olarak geliştirilir ve zamanla daha katı hale gelebilir.

  • İşlevsiz aile sistemlerinde "iletişim sapmaları ve anormal davranış kalıpları" yaygındır. "İletişim sapması", "belirsiz, çelişkili ve anlaşılması zor olan kafa karıştırıcı dili" tanımlar.

  • Önemli iletişim sapmaları ve davranışsal anomaliler şunlardır:

  • Gizli Ensest (Duygusal Ensest): Ebeveynin çocuğundan yetişkinlere özgü duygusal destek beklemesi.

  • Çift Mesaj (Double Bind): Birbirini çürüten iki veya daha fazla çelişkili mesajın aynı anda verilmesi. Kitap, "Çifte-mesajlaşma, işlevsiz ebeveynler tarafından bir çocuğa karşı örtülü zorlayıcı bir kontrol biçimi olarak sıklıkla kullanılır." der.

  • Yumurta Kabukları Üzerinde Yürümek (Walking on Eggshells): Ebeveynin öngörülemeyen davranışları ve ruh hali değişimleri nedeniyle sürekli tetikte olma hali.

  • Yansıtma (Projection): Kabul edilemez kendi özelliklerini başkalarına atfetme. İşlevsiz ebeveynlerin kendi yetersizliklerini çocuklarına yansıtabileceği örneklenmiştir.

  • Yansıtmalı Özdeşim (Projective Identification): Yansıtılan özelliklerin diğer kişi tarafından içselleştirilmesiyle oluşan savunma mekanizması. "Yansıtmalı özdeşim, bireyin kendisi için kabul edilemez olan özelliklerini bir başkasına yansıtması ve bu kişinin yansıtılan özellikleri içselleştirmesi ile oluşan bir savunma mekanizmasıdır." olarak tanımlanır.

  • Sadakat Bağları (Loyalty Bindings): Çocuğun aile içi çatışmalarda taraf tutmaya zorlanması veya sır saklamak zorunda kalması.

  • Üçgenleme (Triangulation): İki kişilik duygusal bir sistemin üçüncü bir kişiyi (genellikle çocuk) dahil ederek gerilimi azaltması.

  • İç İçelik (Enmeshment): Aile üyeleri arasında aşırı yakınlık, bireysel sınırların ve özerkliğin olmaması. "İç içe geçmiş bir ailede ebeveyn, çocuğunun duygusal ihtiyaçlarını karşılamak için ona bağımlı hale gelir." denir.


Değerlendirme Araçları:

  • Kitap, K-PTSD'nin değerlendirilmesinde kullanılan bazı araçlara değinir.

  • DSM-5 için PTSD/PTBS Kontrol Listesi (PCL-5): PTSD semptomlarını değerlendirmek için kullanılır.

  • Uluslararası Travma Anketi (ITQ): K-PTSD tanısını desteklemek için tasarlanmıştır ve PTSD semptomlarının yanı sıra duygusal düzensizlik, olumsuz benlik kavramı ve ilişkilerde bozukluklar gibi K-PTSD'ye özgü semptomları da sorgular.

  • Çocukluk Çağındaki Olumsuz Deneyimlere İlişkin Anket (ACE-Q): Çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimleri değerlendirir ve yetişkinlikteki çeşitli psikiyatrik ve tıbbi bozukluklarla ilişkisini gösteren araştırmalarla desteklenmektedir. Anketin ırkçılık, ayrımcılık ve yerinden edilme gibi ek sorularla güncellenmesi gerektiği önerilir.

  • Dissosiyatif Deneyimler Ölçeği (DES-II): Dissosiyatif deneyimlerin sıklığını ölçmek için kullanılır.

  • Kitap, bu araçların "geçmişinden kaynaklanan semptomların daha doğru bir resmini sağlayabileceğini" ve "mevcut davranışın çocukluk deneyimleriyle nasıl ilişkili olabileceği hakkında konuşmaları başlatmak için" kullanılabileceğini belirtir.


Dissosiasyon (Ayrışma) :

  • Travmatik deneyimlere adaptif bir yanıt olarak dissosiasyon kavramına değinilir.

  • Kişiliksizleşme (Depersonalization): Kişinin zihinsel süreçlerinden veya bedeninden ayrı olduğu hissi. "Bir danışan rüya benzeri bir durumu, kendisinin veya bedeninin gerçek dışı olduğunu veya zaman algısının yavaşladığını tarif edebilir." Örnek olarak, travmayı dışarıdan bir gözlemci gibi deneyimleme verilir: "Amcam tarafından istismara uğradığımı görüyorum ama bunu kendi gözlerimle görmüyorum. Sanki başkasının başına geliyormuş gibi."

  • Gerçek Dışılık (Derealization): Çevrenin gerçek dışılığı hissi. "Çevredeki dünyanın gerçek dışılığının sürekli veya tekrarlayan durumlarını ifade eder."

  • Dissosiasyonla bağlantılı belirtiler arasında göz hareketlerindeki değişiklikler, göz teması sorunları, yüksek ağrı toleransı, vücut ısısı değişiklikleri, uyuşma, karıncalanma, gerileyen dil/biliş ve psikofarmakolojik ilaçlara yanıtsızlık yer alabilir.


Zihin-Beden Bağlantısı:

  • Zihin ve beden arasındaki ilişki, monizm (bir bütünlük) ve düalizm (iki ayrı varlık) bakış açıları bağlamında incelenir. Kitap, "Monistik bakış açısı, beyin tarafından zihnin oluştuğunu reddeden Kartezyen bakış açısıyla çelişir." der.

  • Travma durumunda, "otonom sinir sistemi uyarılır ve bunun sonucunda savaşma, kaçma, boyun eğme ve donma gibi hayatta kalma tepkilerine" yol açar. "Hayatta kalma içgüdüsü ... ya aşırı uyanık ve farkında olmak ya da uyuşmak şeklinde gerçekleşir".

  • Vücut, travmatik bir olayı, ayrıntıları bilinçli olarak hatırlayamasa bile "somatik bilgi olarak kodlanan duygusal ve fizyolojik tepkiler yoluyla" hatırlayabilir. "Erken ilişki travması, örtük hafızaya kodlanan duygusal ve fizyolojik tepkiler yoluyla deneyimlenir."


İnanç Sistemleri ve Bilişsel Sapmalar:

  • "İnanç sistemimiz gerçeklik algımızı, kararlarımızı ve dünyayla ilgili deneyimlerimizi şekillendirir."

  • Olumsuzluk Yanlılığı (Negativity Bias): "Olumsuz olayların genel olarak olumlu olaylardan daha etkili olduğu" ilkesidir. Evrimsel bir adaptasyon olarak tanımlanır.

  • Doğrulama Yanlılığı (Confirmation Bias): Kişinin "fikirlere tek taraflı bakmasına, tek bir olasılığa odaklanmasına ve alternatifleri ihmal etmesine" yol açan bir ilkedir.

  • Çocukluk çağı travması yaşayan kişilerde, kendilerinin sevilmeye layık olmadığına ve insanların güvenilmez olduğuna dair olumsuz temel inançlar gelişebilir. Bu inanç sistemleri, kişinin "kendisini ve başkalarını algılama biçimini değiştirir" ve güven duygusunu etkiler.

  • "Olumsuz temel inançlarımızın daha güçlü olmakla kalmıyor, aynı zamanda aynı sonucun tekrar tekrar yaşanmasını bekleme eğilimimiz de var."


İyileşme ve Dayanıklılık:

  • Kitap, iyileşme sürecini bir "sürekli gelişen bir gelişim, kırılganlık ve öz şefkat sürecidir." olarak tanımlar.

  • "İyileşme, seçmeyi öğrenmenin sürekli bir sürecidir: Kendini seçmek, daha iyi bir hayatı seçmek ve en önemlisi, kendini yok etmek yerine kendine bakmayı seçmek."

  • Şifa, "derin bir öz farkındalıkla hareket etmeyi" sağlar.

  • Dayanıklılık, "işleyişi, sürdürülebilirliği ve gelecekteki gelişimi tehdit eden rahatsızlıklara başarılı bir şekilde uyum sağlama yeteneği" olarak tanımlanır. "Dayanıklılık, acının yokluğu değil..."

  • Gillian O'Shea Brown tarafından geliştirilen "utanç dayanıklılığı teorisi"ne değinilir. Utanç, "benliğe" odaklanan ve "Ben kötüyüm" sonucuna yol açabilen acı verici bir duygu olarak tanımlanır. Suçluluktan (davranışa odaklanan, "Ben kötü bir şey yaptım") farklıdır ve uyarlanabilir olabilirken, utanç büyümeye zarar verebilir.

  • Utancın panzehiri olarak "empati"nin rolü vurgulanır. "Empati deneyimleme fırsatlarının, sıkışmışlık, güçsüzlük ve izolasyon duygularını ortadan kaldırdığını ve utançtan kurtulmayı kolaylaştırdığını" belirtir. "Kendinize savunmasız olma izni verdiğinizde, kendinize ve başkalarına karşı açık olabilirsiniz."

  • Dayanıklılık, güvenilir, açık fikirli insanlara karşı kırılganlık göstererek bağlantı kurma yoluyla güçlenir.


Tedavi Yaklaşımları ve Terapötik İlişkinin Önemi:

  • Kitap, klinisyenlerin K-PTSD'yi "anlamaları, teşhis etmeleri, tedavi etmeleri ve iyileştirmeleri için bir rehberdir."

  • "Faz odaklı, multimodal ve beceri odaklı tedavi yaklaşımları" önerilir.

  • İç Aile Sistemleri (IFS) Modeli: Benliğin farklı "parçaları" veya yönleri kavramına dayanır. Bu parçalar arasında "yöneticiler" (organize eden, düzenleyen), "sürgünler" (travmatize olmuş, utanç veya korku taşıyan) ve "itfaiyeciler" (acıyı dağıtmaya veya bastırmaya çalışan, genellikle bağımlılıklarla ilişkili) yer alır. Modelde iyileşme, parçaların "farklılaştırılması", "tanıklık edilmesi" (acıya şefkatle tanıklık etme), "rahatlatılması" (parçaların taşıdığı yüklerin bırakılması) ve "davet edilmesi" (gelecekte yardımcı olacak niteliklerin davet edilmesi) yoluyla gerçekleşir. IFS, "çözülememiş içsel çatışmaları çözmeye" yardımcı olur ve "travma mağdurlarının kendi parçalarını doğrulayıp yüklerinden kurturmaları" için bir dil sağlar.

  • Terapötik İttifak (Therapeutic Alliance): Güvenin, duyarlılığın ve bağlantının önemini vurgular. K-PTSD'li danışanlarla çalışırken güven inşa etmenin "zamanla küçük, tutarlı güven, duyarlılık ve bağlantı eylemleriyle kademeli olarak" gerçekleştiğini belirtir.

  • Klinik ilişkide "karşı aktarım" (terapistin kendi geçmiş deneyimlerinin danışanla olan etkileşimi etkilemesi) olasılığına dikkat çekilir. Klinisyenin "kendi deneyimlerini ve köklü inançlarını keşfetmeye" zaman ayırması (kendi terapi veya süpervizyon yoluyla) önemlidir. "Kısacası, kendi geçmişinizi incelemeyen bir terapiste gitmek, diş ipi kullanmayan bir dişçiye gitmeye benzer."

  • "Danışanı duyulması ve anlaşılması gereken başka bir kişiyi yoğun bir şekilde dinlemeyi içerir."


Sonuç

Kitap, kompleks travmanın derin ve yaygın etkilerine, özellikle K-PTSD gelişimine odaklanmaktadır. Erken çocukluk deneyimleri, işlevsiz aile dinamikleri ve güvensiz bağlanma kalıplarının K-PTSD'nin kökeninde yattığı vurgulanır. Kitap, K-PTSD'yi hem teşhis etmek hem de tedavi etmek için çeşitli değerlendirme araçları ve terapötik yaklaşımlar (özellikle IFS modeli) sunmaktadır. Kitap temel bir mesajı, iyileşmenin mümkün olduğu, kırılganlık ve öz şefkat içeren sürekli bir süreç olduğudur ve dayanıklılığın geliştirilmesinde empatinin ve güvenilir terapötik ittifakın kritik bir rol oynadığıdır. Klinisyenler için, kendi geçmişlerini anlamanın ve karşı aktarımın farkında olmanın önemi de altı çizilmiştir. Yazar, iyileşme yolculuğunda umut ve iyimserlik mesajını iletmeyi amaçlamaktadır.

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
  • Instagram
  • Youtube
  • Facebook
bottom of page