Travmatik Stres ve Uzun Vadeli İyileşme
- Sonsuz Travma

- 3 Haz
- 5 dakikada okunur
Felaketler ve Diğer Olumsuz Yaşam Olaylarıyla Başa Çıkma
Traumatic Stress and Long-Term Recovery: Coping with Disasters and Other Negative Life Events
Editör : Katie E Cherry
Yayın Yılı : 2016
Kitap kapsamında travmatik üzerine hazırlanmış podcaste aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Kitap, travmatik stresin çeşitli bağlamlarda bireyler ve topluluklar üzerindeki etkilerini, uzun süreli sonuçlarını ve iyileşme süreçlerini derinlemesine incelemektedir. Özellikle doğal afetler (Kasırgalar Katrina ve Rita, orman yangınları), nükleer felaketler (Çernobil, Fukuşima), ve toplu şiddet olayları (okul ve işyeri katliamları) gibi farklı travma türlerinin psikolojik ve fiziksel sağlığa etkilerine odaklanılmaktadır. Ayrıca, travmatik stres sonrası iyileşmede dini/manevi başaçıkma, sosyal destek ve esneklik gibi faktörlerin rolü de vurgulanmaktadır.
Ana Temalar ve Önemli Bulgular:
Travmatik Stresin Yaygınlığı ve Çeşitli Sonuçları:
Kitap, çeşitli travmatik olaylar sonrasında önemli düzeylerde psikolojik sıkıntı, özellikle Depresyon, Anksiyete ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) belirtileri yaşandığını göstermektedir.
Bir örnekte, PHQ-9 depresyon puanlarının 0'dan 26'ya kadar değiştiği ve örneklemin önemli bir kısmının (%27.59 hafif, %14.94 orta, %10.34 orta şiddetli, %8.46 şiddetli) depresyon belirtileri gösterdiği belirtilmiştir. PHQ-7 anksiyete puanları da benzer şekilde yüksek düzeyler göstermiştir (%31.03 hafif, %18.39 orta, %13.79 şiddetli). TSSB Kontrol Listesi puanları 17'den 85'e kadar değişmiş ve örneklemin %32.18'inin yüksek düzeyde post-travmatik stres sergilediği bulunmuştur.
Travmatik olaylara doğrudan maruz kalmanın, TSSB, negatif coping davranışları ve sosyal işlev bozukluğu gibi çeşitli negatif sonuçlarla ilişkili olduğu daha önce yapılan çalışmalarda da geniş çapta incelenmiştir (Brewin, Andrews, & Valentine, 2000; Kilpatrick et al., 2000; Guay, Billette, & Marchand, 2006).
Toplu katliam olaylarının incelendiği tablolarda, farklı olaylar ve takip süreleri sonrasında TSSB yaygınlığının önemli ölçüde değiştiği görülmektedir. Örneğin, 1984 Los Angeles'taki bir ilkokul katliamından 1 ay sonra öğrencilerin %60.4'ünde TSS belirtileri görülmüştür. 1991 Killeen, TX'deki bir restoran katliamından 1-2 ay sonra hayatta kalanların %28.6'sında TSSB tanısı konmuştur.
Bu bulgular, travmanın hemen sonrasında yüksek seviyelerde psikolojik sıkıntı yaşandığını ve bu sıkıntının zamanla azalabilse de, bazı bireylerde uzun süreli etkilere yol açabileceğini göstermektedir.
İyileşme Sürecinde Etkili Olan Faktörler (Yordayıcılar ve Korelasyonlar):
Resilience (Dayanıklılık), TSSB, Depresyon ve Anksiyete ile negatif yönde ilişkilidir. Cherry çalışmasında CD-RISC (Dayanıklılık) puanları ortalaması 70.70 olup, anksiyete (-.475*), depresyon (-.518*) ve TSSB (-.366*) ile anlamlı negatif korelasyonlar göstermiştir (p < .01). Bu, daha yüksek dayanıklılığa sahip bireylerin daha az psikolojik sıkıntı yaşadığını veya sıkıntıyla daha iyi başa çıktığını düşündürmektedir.
Fiziksel sağlık (Chronic 6 Index), incelenen psikolojik değişkenlerle zayıf korelasyonlar göstermiştir. (.139, .104, .144). Bununla birlikte, Kronik 6 indeksi ile Dayanıklılık arasında istatistiksel olarak anlamlı, ancak zayıf bir negatif korelasyon (.016*) bulunmuştur. Bu, fiziksel sağlığın doğrudan psikolojik sıkıntı ile güçlü bir şekilde ilişkili olmayabileceğini, ancak dolaylı olarak dayanıklılık aracılığıyla bir miktar bağlantılı olabileceğini düşündürmektedir.
Regresyon analizi, demografik özelliklerin (yaş, cinsiyet, medeni durum, gelir, önceki fırtına maruziyeti) tek başına dayanıklılığı anlamlı düzeyde yordamadığını göstermiştir. Ancak, coping stilleri eklendiğinde modelin dayanıklılığı yordama gücü önemli ölçüde artmıştır (R2 = .56, ΔR2 = .50). Problem odaklı coping ve aktif duygusal coping dayanıklılıkla pozitif ilişkili iken, kaçınmacı duygusal coping dayanıklılıkla güçlü bir negatif ilişki göstermiştir (kaçınmacı duygusal B = -2.48**, β = -.59, sr2 = -.31).
Toplu katliamlar üzerine yapılan çalışmalarda, çeşitli yordayıcılar belirlenmiştir. Örneğin, 1984 San Ysidro'daki hızlı yemek restoranı katliamından 6-9 ay sonra, dul, ayrılmış veya boşanmış olmak, daha ileri yaş, evde çocuğu olmamak, düşük gelir, işsizlik, olaya karışan arkadaşları/akrabaları olmak, orta-kötü fiziksel sağlık ve daha yüksek depresyon düzeyleri şiddetli TSSB ile ilişkili bulunmuştur.
2007 Virginia Tech katliamından sonra, kadın cinsiyet, saldırının ilk olayına daha yüksek maruziyet, olay sırasında yakın arkadaşlarla iletişim kuramama, yakın bir arkadaşın ölümü ve tanıdık bir arkadaşın ölümü TSSB'nin yordayıcıları olarak belirtilmiştir.
Bu bulgular, hem bireysel coping stratejilerinin hem de çeşitli demografik ve sosyal faktörlerin travmatik stres sonrası iyileşmede önemli rol oynadığını göstermektedir. Kaçınmacı coping'den kaçınmak ve daha aktif, problem odaklı yaklaşımları benimsemek dayanıklılığı artırabilir.
Dini/Manevi Coping ve Anlam Yaratma:
Travmatik bir olaydan sonra anlam bulma, benevolent (iyiliksever) manevi bir mercekle stres kaynağını yeniden tanımlama çabalarını içerebilir (Park, 2013). Kasırga Katrina'dan sağ kurtulan 29 ailenin incelendiği nitel bir çalışmada, katılımcıların %38'i fırtınayı "Tanrı" veya "Rab"e atıfta bulunarak anlamlandırmıştır (Garrison & Sasser, 2009).
Katılımcılar, travmayı genellikle daha yüksek bir amaca hizmet eden veya Tanrı'nın mükemmel, gizemli iradesinin kanıtı olarak algılamışlardır. Bir kasırga sonrası konuşan bir katılımcı, "Tanrı beni kendi ortamımdan çıkardı, çünkü O benim hayatımı bulunduğum yerden değiştirme şansım olmadığını biliyordu" diyerek travmanın manevi bir dönüşüm fırsatı olduğunu ifade etmiştir.
Kitap, travmatik olayların "gizli nimetler" veya manevi büyüme ve dönüşüm fırsatları olarak yeniden değerlendirilebileceğine dair örnekler sunmaktadır. Bir anne, oğlu için Katrina'nın "başkası için olmasa bile, benim için oldu" dediğini aktararak, kasırganın oğlunun aile bağlarını güçlendirdiğini belirtmiştir.
Katılımcılar, yaşadıkları zorluklarda kişisel ve ilişkisel bir Tanrı'ya olan inançlarına sık sık atıfta bulunmuşlardır. "Korkma," dedi bir beyefendi, "Çünkü sana olan planlarımı biliyorum... sana refah verecek planlar, zarar vermeyecek planlar, sana umut ve gelecek verecek planlar (Yeremya 29:11, NIV)."
Bu bulgular, dini ve manevi inançların travmatik stres sonrası anlam bulma ve iyileşme sürecinde güçlü bir kaynak olabileceğini vurgulamaktadır.
Toplumsal ve Bağlamsal Faktörler:
Kasırga Katrina gibi büyük ölçekli afetler, St. Bernard gibi balıkçılık toplulukları gibi yerel ekonomileri ve sosyal dokuyu derinden etkileyebilir. Topluluğun dünyanın önde gelen deniz ürünleriyle tanındığı ve nesiller boyu balıkçıların yaşadığı belirtilmiştir.
Kasırga sonrası yaşanan sanitasyon sorunları, bir polis memurunun anlattığı gibi, günlük yaşamın ne kadar temelden etkilendiğini göstermektedir: "Depolar adliyede barındırılıyordu. Ve fırtına gerçekten vurduğunda ve... set kırıldığında... su gelmeye başladı, o zaman orada mahsur kaldık. Teknelerimiz falan vardı, ama hepimiz adliyede... farklı ofislerde yaşıyorduk. Birdenbire artık kanalizasyon sistemi yoktu. Ve kötüydü. Size söylüyorum, kötüydü, gerçekten kötüydü. Ve insanların tuvalete gitmesi gerekiyordu. Sonra bazı insanlar tuvalete gitmeleri gerekeceğini bildikleri için yemek yemedi. Dışarı çıkamadılar çünkü sel suyu vardı. Bu yüzden çöp poşetleri ve benzeri şeyler kullandılar..."
Bu tür anekdotlar, travmanın sadece bireysel psikolojik etkileri olmadığını, aynı zamanda toplumsal altyapıyı, yaşam koşullarını ve sosyal etkileşimleri de etkileyerek iyileşme sürecini daha da karmaşık hale getirebileceğini göstermektedir.
Ambiguous loss (belirsiz kayıp) kavramı, travma sonrası iyileşme bağlamında önemlidir. Bu, fiziksel olarak mevcut olan ancak psikolojik olarak kaybolan (örneğin, demans) veya fiziksel olarak kaybolan ancak psikolojik olarak mevcut olan (örneğin, kayıp kişiler) durumları tanımlar. Bu tür kayıplar, özellikle toplu travmalardan sonra yaygın olabilir ve aile ve toplum düzeyinde zorluklar yaratabilir.
Topluluk temelli terapinin, belirsiz kayıpla başa çıkmada ve topluluk dayanıklılığını teşvik etmede etkili bir yaklaşım olabileceği belirtilmektedir.
İyileşme ve Büyümenin Karmaşıklığı:
Travmatik stres sonrası sadece negatif sonuçlar değil, aynı zamanda posttravmatik büyüme (Posttraumatic Growth - PTG) gibi pozitif değişimler de yaşanabilir. Benefit finding, stress-related growth, meaning making ve posttraumatic growth gibi kavramlar, travma sonrası pozitif psikolojik değişimleri tanımlamaktadır.
Ancak, kaynaklar, iyileşme ve büyüme sürecinin doğrusal olmadığını ve karmaşık olabileceğini ima etmektedir. Örneğin, bazı bireylerin uzun süreli işlev bozukluğu (chronic dysfunction) yörüngeleri sergilediği belirtilmiştir. Bu yörüngeler, pre-insident travma maruziyeti, daha yüksek pre-insident deneysel kaçınma, daha yüksek maruziyet ve daha yüksek duygu düzenleme güçlükleri gibi faktörlerle ilişkilidir.
İyileşme, sadece belirtilerin yokluğu anlamına gelmez, aynı zamanda kişinin yaşamında anlam bulmasını ve yeniden entegre olmasını içerebilir. Bağışlama eylemi, kişinin travmatik deneyimden güç kazanmasını ve gelecekteki yaşamının kontrolünü yeniden ele almasını sağlayan güçlü bir adım olarak tanımlanmıştır. Bu, kişinin yaşadığı acıdan daha yüksek bir düzeye çıkmasını ve mağduriyetten sıyrılmasını sağlayabilir.
İyileşme süreci, bireysel farklılıklar, coping stratejileri, sosyal destek ve bağlamsal faktörler gibi birçok değişkenin etkileşimiyle şekillenmektedir.
Sonuç:
Kitap, travmatik stresin bireyler ve topluluklar üzerinde derin ve çeşitli etkileri olduğunu göstermektedir. Psikolojik sıkıntı yaygın olsa da, dayanıklılık, etkili coping stratejileri (özellikle kaçınmacı olmayan yaklaşımlar), sosyal destek ve dini/manevi inançlar iyileşme sürecinde kritik rol oynamaktadır. İyileşme sadece semptomların hafiflemesi değil, aynı zamanda yaşamda anlam bulma ve potansiyel olarak post-travmatik büyüme deneyimini de içerebilir. Travmatik olaylardan sonraki uzun vadeli sonuçları ve karmaşık iyileşme yörüngelerini anlamak, etkili müdahale ve destek stratejileri geliştirmek için hayati önem taşımaktadır. Özellikle, toplulukların ve bireylerin özgün ihtiyaçlarını ve kültürel bağlamlarını dikkate alan, dini/manevi kaynakları entegre eden ve etkili coping mekanizmalarını teşvik eden yaklaşımlar, travma sonrası iyileşmeyi desteklemede daha başarılı olabilir.







Yorumlar