Kitap İncelemesi : Travma Bağlamında Annelik - Temalar ve Müdahaleler
- Sonsuz Travma
- 15 Haz
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Haz
Motherhood in the Face of Trauma: Pathways Towards Healing and Growth
Editörler: Maria Müzik, Katherine Lisa Rosenblum
Yayın Yılı : 2018
Kitap kapsamında travma bağlamında annelik üzerine hazırlanmış podcaste aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Kitap, travma yaşayan annelerin ve çocuklarının karşılaştığı zorlukları, ruhsal sağlık üzerindeki etkileri, ilişkisel dinamikleri ve bu aileleri desteklemeye yönelik müdahale stratejilerini ele almaktadır. Perinatal dönemdeki kırılganlık ve dayanıklılık, ilişkisel desteklerin önemi ve kültürel/toplumsal faktörlerin rolü vurgulanmaktadır.
1. Travmanın Annelik Deneyimi Üzerindeki Etkisi
Travma geçmişi olan anneler için anneliğe geçiş, "hem umut hem de neşe uyandırabilir, ancak aynı zamanda geçmiş acıların, endişelerin ve kırılganlık duygularının heyecan verici bir hatırlatıcısı olarak hizmet edebilir." Bu durum, riskin nesiller arası aktarımını sürdürme veya değiştirme fırsatları sunar.
Travmatik Deneyimlerin Yaygınlığı: Çocuk istismarı, aile içi şiddet (AİŞ), travmatik doğum, kayıp, cinsel şiddet, toplumsal şiddet ve savaş gibi önemli zorluklarla karşılaşmış annelerden edinilen bilgiler, travmatik deneyimlerin kadınların hayatındaki yaygınlığını ve annelikle yüzleşirken yarattığı etkiyi gözler önüne sermektedir.
Duygusal ve Fiziksel Zorluklar: Anneler "yorgunluk, sinirlilik, gerginlik ve kaygı" gibi semptomlar yaşayabilirler. Travma, beynin ve vücudun alarm sistemini hayatta kalma modunda takılı bırakarak "güvende olduğunuzda bile dehşete kapılmış hissedebilir veya önemsiz görünen sorunlar yüzünden sürekli olarak sinirli veya öfkeli olabilirsiniz veya hayat makul derecede iyi gidiyor olsa bile korkunç derecede depresif hissedebilirsiniz."
Perinatal Dönemin Kırılganlığı: "Perinatal dönem tüm kadınlar için ve özellikle CM [çocukluk çağı kötü muamelesi] öyküsü olan kadınlar için daha da fazla olmak üzere psikolojik açıdan hassas bir dönemdir." Doğum travması sonrası PTSD (Travma Sonrası Stres Bozukluğu) geliştiren kadınlar için "ruhunuzu alır; hiçbir his, hiçbir duygu ve hiçbir bağlılık yoktur." Bazı kadınlar, özellikle ciddi postpartum kanama gibi zorlu doğum deneyimleri yaşayanlar, çocuklarıyla bağ kurmakta güçlük çekebilirler.
Kendine Yönelik Algı ve Ebeveynlik Güveni: AİŞ gibi travmatik deneyimler, bir kadının kendisini "değerli ve çocuğunu koruyabilen yetenekli bir ebeveyn olarak temsil etmesini zayıflatır." Çocukluk çağı kötü muamelesi geçmişi, "daha az duyarlı ebeveynlikle" ilişkili olabilir ve annelik kapasitesini etkileyebilir.
2. İlişkilerin ve Destek Sistemlerinin Önemi
Partner İlişkisinin Rolü: Brown ve Harris'in (1978a, b) araştırması, "yetişkin kadınların ruh sağlığı için yakın bir partnerle ilişkilerinin kalitesinin büyük psikolojik önemini" belirlemiştir. "Nezaket, empati, güven ve sorun çözmeye yönelik ortak bir yaklaşımla karakterize edilen bir ilişki, koşullar ne olursa olsun koruyucuydu."
Sosyal Destek ve Damgalanma: Zayıf sosyal destek, özellikle evlilik ilişkisinde, ruhsal sağlık sorunlarını ağırlaştırabilir. Askeri anneler gibi bazı gruplar, "Çocuğumu asla böyle bırakamam" veya "Bu kadar uzun süre uzak kalmaya nasıl dayanabiliyorsun?" gibi yorumlarla damgalanma yaşayabilirler, bu da destek ihtiyacı duydukları bir zamanda sıkıntıyı artırır.
Yeniden Kurulan Bağlar: Travmatik deneyimler sonrası çiftler, "artık daha yakın bir birlik vardı. Aramızda daha sıcak bir karşılıklı bağımlılık vardı. Onun sevgisini ve beni kaybetme korkusunu görmüş ve hissetmiştim. Şimdi farklı bir tür bağ, belki daha güvenli." gibi ifadelerle yeni ve daha güvenli bağlar geliştirebilirler. Bu, eşlerin birbirlerini koruma ve birbirlerine güvenme arzusunun arttığını gösterir.
3. Çocuklar Üzerindeki Etkiler ve Nesiller Arası Aktarım
Erken Çocukluk Döneminin Hassasiyeti: "Bir çocuğun hayatının ilk ayları ve yılları, daha sonraki birçok sonuca temel teşkil eden hızlı bir gelişimle karakterize edilir." Bu erken dönemler, deneyimlerin gelişimin seyrini etkilemesi için en kritik zamanlardır.
Bağlanma ve Duygu Düzenleme: Erken çocuklukta ebeveynlik, çocukların duygusal ve davranışsal öz düzenlemesinin gelişimi için kritik öneme sahiptir. Güvensiz bağlanma ilişkileri olan çocuklarda yüksek stres hormonu seviyeleri görülebilir. Madde kullanım bozukluğu olan annelerin bebekleri, "uyku ve açlık durumlarını düzenlemede belirli zorlukları" yaşayabilir ve annenin duyarlı bakımı azalabilir.
Ruhsal Sağlık ve Gelişimsel Riskler: Travma yaşamış bakıcılar için kendi deneyimleri (çocukken istismar veya ihmal, aile içi şiddet vb.) bakım verme davranışlarını ve dolayısıyla çocuklarının gelişimini etkileyebilir. Maddeye maruz kalan bebekler, "hiperaktivite, kısa dikkat süresi ve hafıza sorunlarına" yol açabilecek yenidoğan yoksunluk sendromu (NAS) geliştirebilirler.
4. Perinatal Kayıp ve Yas Süreci
Benzersiz Bir Kayıp: Bebeğin ölümü gibi üreme kayıpları "benzersizdir." "Sevdiğiniz ama hiç tanımadığınız birinin yasını tutmak son derece zordur." Bu kayıplar genellikle "olacak olan çocuğun hayal edilen geleceğinin olası bir şekilde ortadan kaldırılmasıdır."
Gölge Keder ve Tetikleyiciler: Yoğun kederin azalmasından sonra bile, bir "gölge keder" (Peppers ve Knapp 1980) düşük bir seviyede devam eder ve doğum tarihi veya ölüm tarihi gibi yıldönümlerinde geçici olarak artar. Anneler, çocuklarının doğum gününü kutlarken "yıldönümünün işkencesi" ile mücadele edebilirler.
Damgalanma ve Değersizleştirme: Üreme kaybı genellikle "önemsizleştirilir veya önemsizleştirilir" ve "yas tutmaya değer gerçek bir kayıp olmadığı" düşüncesiyle "haklarından mahrum bırakılmış" keder olarak değerlendirilir. Ebeveynlere "unut gitsin" veya "başka bir bebek yap" gibi incitici yorumlar yapılabilir.
Anlam Arayışı ve Devam Eden Bağlar: Perinatal kayıp yaşayan ebeveynler arasında "anlam arayışının başarısı," daha düşük keder puanlarıyla ilişkilendirilmiştir. Ölen çocukla "bağlar, yeni dış gerçekliğe en iyi şekilde uyum sağlamanın yanı sıra kayıptan sonra da sürdürülebilir."
5. Müdahale ve İyileşme Stratejileri
Dayanıklılık ve Büyüme: Travmaya rağmen anneler "gücü bulma, mücadeleyi fark etme ve iyileşme ve gelişme kapasitesini" öğrettiler. Acı ve ızdırabın "büyük içgörü, güç ve kuvvet için verimli bir toprak" oluşturabileceği vurgulanmaktadır. Dayanıklılık, stres maruziyetine rağmen refahı sürdürme kapasitesi olarak tanımlanır.
Hedefli Müdahaleler: Güvenli ve destekleyici ilişkiler, ruh sağlığı tedavisi ve destekleyici ebeveynlik müdahaleleri, çocukluk çağı kötü muamelesi mağdurlarının büyümesini ve iyileşmesini teşvik etmeye yardımcı olur.
Perinatal Dönemde Müdahale: "Perinatal dönemin bilinmezlikler, korkular ve olumlu beklentilerle dolu olması, onu müdahale için özellikle güçlü bir an haline getirir." Gebelik, Borderline Kişilik Bozukluğu (BPD) olan kadınlar için müdahale için birincil bir nokta olarak tanımlanır, çünkü çocuğun yaklaşan doğumu tedavi için motive edici bir faktör olabilir.
Öne Çıkan Müdahale Modelleri:TARGET (Trauma Affect Regulation: Guide for Education and Therapy): Travma yaşamış anneler için "aşırı uyanıklıktan yansıtıcı işlevselliğe geçişi" sağlamayı amaçlar. SOS (slow down/sweep your mind clear; orient yourself; self-check) tekniği, annelerin dikkatlerini temel değerlerine ve yaşam amaçlarına odaklamalarına yardımcı olur.
COS-P (Circle of Security Parenting): Ebeveynlere, çocuklarına sıkıntı veya tehdit zamanlarında güvenli bir liman ve keşfederken güvenli bir üs sağlama konusunda koçluk yapar.
MP (Moments of Pleasure): Yüksek riskli anneler için kısa süreli, bağlanma temelli, ebeveynlik ve öz bakım grup müdahalesidir. Bakım verenlerin ruh sağlığı sorunlarını azaltmayı ve besleyici ebeveynliği geliştirmeyi hedefler.
PCIT (Parent-Child Interaction Therapy): Ebeveynlerle çocuk etkileşimlerinin doğrudan koçluğunu içerir, ebeveyn duyarlılığını ve çocuğun davranışsal düzenlemesini geliştirmeyi amaçlar.
Klinik Yaklaşım İlkeleri:Normalleştirme: Travmatik deneyimlere verilen güçlü, çelişkili duyguları "normalleştirmek her zaman yardımcı olabilir." Bu tepkiler bir hastalık değil, yönetilmesi gereken zaman sınırlı bir krizdir.
Yansıtıcı İşlev: Ebeveynin kendi ve çocuğunun duygularını, ihtiyaçlarını ve motivasyonlarını anlama kapasitesi (yansıtıcı işlev) müdahalelerin merkezindedir.
Diyadik Odaklanma: Diyadik tedavide "ebeveyn ve küçük çocuk arasında bir dikkat dengesi" önemlidir. Terapistler, güvenliği ve şefkati sağlamak için hem sözel hem de sözel olmayan iletişim kanallarını kullanır.
Ebeveynlik Güvenini Destekleme: Ebeveynlik güveni ve yeterlilik duygusu, çocuk sonuçlarını iyileştirebilir. Bu nedenle, "bir annenin kendine güvenen öz anlatılarını desteklemek" önemli bir hedeftir.
6. Toplumsal ve Kültürel Faktörler
Ruhsal Sağlığın Sosyal Kökenleri: Depresyonun "sosyal kökenleri" olduğu ve "çocukluk veya ergenlik döneminde bir ebeveynin kaybı, küçük çocuklara bakım verme yükü ve yoksulluk" gibi faktörlerle ilişkili olduğu belirtilmiştir.
Cinsiyet Stereotipleri: Kadınların rolleri ve hakları ile içsel zayıflıklarına ilişkin toplumsal cinsiyet stereotipleri, gözlemlenen durumların "anlaşılabilir bir tepki olarak mı yoksa psikopatolojik olarak mı kabul edileceğini etkiler."
İşyeri Ayrımcılığı: Hamilelik veya doğum sonrası dönemde kadınlar, işyerinde "pazarlık yapmada zorluk veya doğum iznine erişim olmaması, haklar konusunda bilgilendirilmemesi, görünüm ve işleyiş hakkında aşağılayıcı yorumlar yapılması veya terfi fırsatlarının engellenmesi gibi" zorluklar yaşayabilir, bu da ruhsal sağlıklarını olumsuz etkiler.
Kitap, travma yaşayan annelerin karmaşık deneyimlerini ve bu deneyimlerin kendileri ve çocukları üzerindeki geniş kapsamlı etkilerini vurgulamaktadır. Ayrıca, bu ailelerin dayanıklılığını artırmak ve sağlıklı gelişimlerini desteklemek için kapsamlı ve duyarlı müdahalelerin kritik önemini ortaya koymaktadır.
Bütün annelerin okuması gereken bir kaynak